Online Üyelik
HEKİMSEN | Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası
Sorunlarımız ve Çözüm Önerilerimiz Hekimsen Brifingini; Yönetim, Hekimlik Yasası, Şiddet, Malpraktis, MHRS, Mobbing, 4924, Diş Hekimleri, Asistan Hekimler, Aile Hekimleri, 1. Basamak, Acil Servis, HSSGM, Adli Tıp, Deprem, Ücret, Ek Ödeme, Nöbet, İkramiye, Emeklilik, Değersizleştirme gibi konularla Sn. Cumhurbaşkanımız, Sn. Sağlık Bakanımız, milletvekillerimiz ve kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Sorunlarımız ve Çözüm Önerilerimiz: Hekimsen Brifingi
Kuruluşumuzdan bugüne kadar burada bahsettiğimiz sorunlar tarafımızca dile getirilmiş, talepler ve çözüm önerileri oluşturulmuştur. Ancak bakanlığımızca bu konuda en çok dinlenmesi, önerilerinin dikkate alınması gereken çalışanların hekimler olduğu; bu bağlamda başta Hekimsen olmak üzere hekimleri temsil eden, hekimlerin talep ve önerilerini kendilerine iletecek makamın hekim odaklı STK'lar olduğu gerçeği bu günekadar maalesef dikkate alınmamıştır.
Hekimsen, kuruluş amacı gereği ideal bir sağlık sistemi kurulmasının ilk durağı olarak hekimlerin yıllardır birikmiş sorunlarının çözülmesi, özlük haklarının verilmesi gerektiğini ortaya koymuş bir sendikadır. Kurulduğumuz günden bu yana haklarımızı, sorunlarımızı çeşitli vesilelerle dile getirmiş olsak da taleplerimiz ya görmezden gelinmiş ya da önerdiğimiz çözüm önerileri yerine farklı, kabul edilemez çözüm yöntemleri kullanılmış; sonuç olarak mutsuz, saygınlığına gölge düşürülmüş bir hekim camiası oluşmuştur. Daha önce vadedilen yıpranma payı ve erken emeklilik konusunda da hiçbir çalışma yapılmamıştır.
Siyaset üstü duruşumuzun bir gereği olarak seçimlere yakın tarihlerde seçim sonuçlarını etkileyebilecek eylemler yapmamayı tercih ederek demokratik hakkımız olan sendikal faaliyet ve eylemlerimiz uzun süredir durdurulmuştu. Artık seçim bitmiş ve Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız belli olmuştur.
Geçmişte sorunlarımızı yaşayarak yüzleşmiş ve çözümler getirmeye çalışmış bir bakan olan sayın Fahrettin Koca’nın tekrar bakanlığa getirilmesinin süreçleri hızlandıracağı ümidini taşıyoruz.
Bizler Cumhurbaşkanımızdan ve Sağlık Bakanımızdan sorunları sendikal hakları kullanmaya gerek kalmadan, diyalog yoluyla çözmesini bekliyoruz. Bu çözüm sürecinde de önceden olduğu gibi görmezden gelinmek, yok sayılmak yerine çözüm ortağı olmak istiyoruz. Zira STK’lar demokrasinin ve medeniyetin yapı taşıdır. Çözümler STK’lar ile birlikte olduğu zaman daha geniş kitlelerce kabul görecektir. Bizler Hekimsen olarak kendimizi bu konuda en yetkin STK olarak görüyoruz. Zira hiçbir suretle siyasetle organik bağımız, terör örgütleriyle uzaktan yakından hiçbir ilişiğimiz olmamış; tek kaygımız üyelerimizin hakları olmuştur. Bu halimizle Türk sendikacılık tarihinde öncü olduğumuz kanaatindeyiz.
Önceden beri tekrar ettiğimiz sorunlarımız ve Hekimsen'in çözüm önerilerini güncel haliyle brifing olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Sağlık Bakanımız, milletvekillerimiz ve kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. Diyalog kapılarını açıp davet etmeleri halinde kendilerine daha ayrıntılı bilgi vermeye hazırız.
Yönetim Sorunu
Sağlık bakanlığının asli yönetici kadrosunun hekimlerce oluşturulması gerekirken bakanlık bürokratları çoğunluk olarak yardımcı sağlık personelinden ve başka mesleklerden olup “doktora” yapmakla isimlerinin önüne doktor ibaresi getirilmiş çalışanlardan oluşmuştur. Sağlık bürokrasisinin doğal yöneticisi olan hekimler, maiyetlerinde çalışmak üzere yetiştirilmiş insanların emrinde çalıştırılmıştır. Bu da bürokrasiye yerleşen insanların şahsi menfaatlerini hekimlerin haklarının önüne koymasına yol açarak birçok liyakatsizliği beraberinde getirmiştir.
Yönetim Konusunda Çözüm Önerimiz:
- Yeni oluşacak bürokrasi kadrolarına çoğunlukla hekimlerin getirilmesi gerekmektedir. Hekimler gerekli liyakat ve donanıma sahiptir.
Hekimlik Yasası
Hekimlik mesleği, devlet memurluğu kalıbına sığdırılamaz birtakım dinamiklere ve niteliklere sahip bir meslektir. Hekimlerin stratejik personel olarak değerlendirilmesi, devlet hizmet yükümlülüğü, mesai saatleri dışında nöbet, icap nöbeti gibi gerekçelerle çalıştırılması da bunun açık göstergeleridir. Mevcut dinamiklerin varlığında Devlet Memurları Kanunu ile yönetilmeleri birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Mesela bir hekim ameliyat masasında hastasını mesaisi bittiği gerekçesiyle bırakıp gidemez. Mesai saatleri muallâk olan bir hekimin diğer devlet memurları gibi bir mesai kavramı olması beklenemez.
Hekimlik Yasası Konusunda Çözüm Önerimiz:
- Hekimlerin katıldığı bir çalıştayla hekimlik yasası çerçevesinin belirlenmesi, ardından fikir birliğiyle hazırlanmış bir hekimlik yasasının meclise sunulması, Hekimsen yanında diğer hekim örgütlerinin de fikir birliği içinde olduğu genel bir taleptir.
Şiddet
Şiddeti önlemek için çıkarılan yasa çözüm getirememiştir. Bu nedenle şiddet olanca hızıyla devam etmektedir. Sağlıkta şiddet katalog suçlar kapsamında değerlendirilmesine rağmen suçlular hâlâ salıverilmekte, verilen cezalar ertelenmektedir. Bunun sonucunda şiddeti uygulayanlar işledikleri suçun cezası olduğunu idrak edememektedirler.
Metal detektörü, x-ray cihazı gibi önlemler şiddetin görülmediği kurumlarda bile etkin kullanılırken sağlık kurumlarında kullanılmamaktadır.
Şiddet Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Cumhuriyet Savcılarının inisiyatifine bırakılmayacak şekilde düzenlemeler yapılarak suçluların tutuklu yargılanması kesin olarak sağlanmalıdır.
- Sağlık kuruluşlarında metal dedektörü, x-ray cihazı gibi önlemlerin etkin kullanılması, güvenlik görevlilerinin yetki ve sorumluluklarının artırılması sağlanmalıdır.
- Sözlü veya fiziksel şiddete başvuranların, usulsüz rapor isteği ve hekimin görevini kötüye kullanmaya zorlayacak her nevi talebin mutlaka kayıt altına alınıp işlediği suçun şiddetine göre belirlenecek süre ve kriterlerle devlet kurumlarında acil durumlar haricinde sağlık hizmetlerinden menedilmeli ya da verilecek hizmet kısıtlanmalıdır.
- Şiddet uygulama geçmişi olan şahısların sağlık kuruluşlarına güvenlik güçlerinin kontrolünde başvurması sağlanmalıdır.
- Şiddetten dolayı suçu kesinleşenlerin, bu konuda yetkili bir sağlık kurulu tarafından zararsız olduğu tespit edilmedikçe güvenlik gereği hastanelerin mahkûm koğuşunda muayene olmaları sağlanmalıdır.
- Hasta ile sağlık personelini karşı karşıya getiren durumların önüne geçilmeli, önüne geçilemeyen durumların kontrolü için güvenlik güçleri bulundurulmalı, kurum ana güvenliği güvenlik güçlerince sağlanmalıdır. Özel güvenlik çalışanlarının yetki ve sorumlulukları artırılmalı, şiddete müdahil olan özel güvenlik çalışanının iş akdi müdahalesinden dolayı sonlandırılmamalıdır.
- Tehdit durumlarında ivedilikle tehdit edilen sağlık çalışanı korumaya alınmalı ve tehdit eden şahıslar tutuklanarak yargı önüne çıkarılmalıdır.
- Aile Sağlığı Merkezlerinde tüm gruplarda güvenlik görevlisi çalıştırılmalı ve bu gider cari ödeneklere eklenmelidir.
- TV’lerde ve diğer tüm sosyal platformlarda kamu spotları şeklinde sağlıkta şiddette farkındalık oluşturmaya yönelik yayınlar sıklaştırılarak yapılmalı; vatandaşı daha da bilinçlendirebilmek için gerekirse muayene bekleme salonlarında, belediye otobüslerinde dahi bu kamu spotları tekrar tekrar gösterilmelidir.
- Sosyal medya, dizi ve filmlerde zaman zaman yer alan hekime şiddeti özendirici her türlü yayın ve paylaşım sıkı şekilde denetlenmeli, bu tür yayın ve paylaşımları yapanlara caydırıcı cezalar verilmelidir.
- Şiddet olaylarında, hizmet verilmeyen süre ile orantılı olarak şiddet eylemine karışan her bir kişiye ayrı ayrı idari para cezası verilmelidir.
- Şiddet olaylarında kamu malına verilen ve kamu hizmetinde aksamaya neden olan durumlardan doğan zararlar şiddet faillerine rücu ettirilmelidir.
- Sözlü şiddet, hakaret ve tehdit gibi durumlarda, fiili gerçekleştiren kişi hakkında bakanlık/kurum tarafından maddi tazminat davası açılmalı; kazanılan miktar mağdur personele ödenmelidir.
- Şiddet gösterdiği mahkemece tespit edilen kişilerin SGK primleri, kişi tarafından ödenmek üzere belirli bir oranda yükseltilmelidir.
- Şiddete maruz kalınması durumunda güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin en geç 3 dk içerisinde olay yerine gelmeleri ve sağlık çalışanının şikayetçi olup olmamasına bakılmadan savcılığa bildirimi sağlanmalıdır. Çoğu hekim saldırgandan korktuğu ve şikayetçi olması halinde kendi can güvenliğinden emin olmadığı gerekçesiyle şikayetçi olmaktan kaçınmaktadır. Ayrıca beyaz kod prosedürü uzun sürmektedir. Özellikle işleyişi aksatan ve fiziksel şiddetin söz konusu olduğu durumlarda sağlık çalışanının şikayetçi olup olmamasına bakılmadan kamu davası süreci işlemeli, sağlık çalışanının “tanık” sıfatında ifadesine başvurulmalı ve bütün süreç boyunca kimliği mümkün mertebe gizli tutulmalıdır. Talep olması halinde “şikayetçi” konumu ile ayrıca dava açılmalı, bu durumda da hastane veya kurum avukatları gerekli desteği etkin olarak sağlamalıdır.
Malpraktis
“Malpraktis yasası” ve“Sağlık Meslek Mensuplarının Tıbbi İşlem ve Uygulamaları Nedeniyle Soruşturulmasına ve İdarece Ödenen Tazminatın Rücu Edilmesine Dair usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te yapılan düzenlemeler, mevzuatı öncesine göre bir miktar iyileştirmiş ve anlaşılabilir hale getirilmiş olsa da bazı açıkları ve eksiklikleri bulunmaktadır.
Yasanın güncel haline göre, kamu kurumlarında yargılama İdare Mahkemesi tarafından yapılmakta, tazminat kararı çıkması durumunda kamu tarafından hasta ya da yakınına ödenmektedir. İdare tarafından ödenen tazminatın rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı hususundaki kesinleşmiş mahkeme kararı ile mahkumiyetine karar verilen sağlık meslek mensubunun, tazminata konu olaydaki kusur oranı gözetilerek ceza mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından karar verileceği belirtilmiştir. Yine Mesleki Sorumluluk Kurulu, soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda da yetkili kılınmıştır.
Bir taraftan kurulun bakanlığa bağlı olması nedeniyle taraf olması adil karar vermesinin önünde bir engel teşkil ederken; diğer taraftan tamamının hekimlerden müteşekkil olmaması nedeniyle de yeterli bilgi donanımına sahip olamayacağından, verilecek kararların sağlıksız olmasına neden olabilecektir.
Dava sürecinde yargı bazen davanın ilk açılmasında hekimi haberdar ederken bazen de süreç ilerledikten sonra haberdar edebilmekte, bu nedenle hekimin davaya müdahil olması gecikebilmektedir.
Malpraktis olaylarında hekim ve sağlık çalışanları kadar kurumun da hata ve eksikleri olabilmektedir. Ayrıca hekim yaptığı işlem nedeniyle küçük bir miktar kazanç sağlarken, kurumu daha yüksek miktarlarda kazanç sağlamaktadır.
Hekimlerin yaptırmış olduğu Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortası tarafından yapılan ödemeler rücu edilen miktarın yanında çok düşük oranlardadır. Bu da tazminatın rücu edilmesi durumunda hekimin ömrü boyunca çalışsa bile ödeyemeyeceği bir meblağla karşı karşıya kalmasına neden olabilmektedir.
Malpraktis Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Mesleki Sorumluluk Kurulunun tamamının hekimlerden müteşekkil, bakanlıktan bağımsız, tarafsız ve yetkinliği şüphe götürmeyecek şekilde oluşturulması sağlanmalıdır.
- Tazminatın rücu edilmesi durumunda, tazminat konusu işlemde hastadan alınan ücretin hekime ödenmiş miktarı oranında hekim, işlemin gerçekleştiği kurumun almış olduğu miktar oranında da kurum sorumlu tutulmalıdır.
- ZMSS Geri ödemeleri ödenebilecek tazminatın tamamını karşılayacak miktarlara yükseltilmelidir.
- Davanın ilk aşamasında Sağlık Bakanlığı ile eş zamanlı olarak davanın muhatabı olan hekim de haberdar edilmeli, dava ile ilgili tüm dosya ve belgeler eksiksiz ve zamanında teslim edilmelidir.
MHRS Sayıları
Hastalığın türü, hastanın sosyo-kültürel durumu, hekimin branşı, çalışma şartları ve poliklinik koşulları, Bilgi Yönetim Sistemlerinin ergonomisi gibi durumlarla ilişkili olarak hastaların tanı ve tedavisi için gerekli asgari süre vardır ve bu standart bir süre olamaz. Merkezi Hasta Randevu Sistemi mevcut haliyle hastaların nitelikli sağlık hizmeti almasına engel teşkil etmekte, hekimlerin iş yükü altında ezilmesine ve malpraktis risklerinin artmasına sebep olmaktadır. Bu şekilde sağlıkta şiddete de zemin hazırlamaktadır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ek randevu gibi düzeni tamamen bozan dayatmalarla hâlihazırda 5 dakikada hasta bakılan bu sistemde ek randevu yükü hem hekim hem de hasta için kabul edilemezdir. Bu haliyle ortalama muayene, tetkik ve tedavi süreleri 3 dakikaya kadar düşebilmektedir. Hekimlerin topluma göre ortalama yaşam süresinin 15 yıl kadar düşük olmasında iş yükü fazlalığının rolü unutulmamalıdır. Diğer taraftan randevu baskısı altındaki hekimlerin muayene ile tanısı konulabilecek bir hastalık için birçok tetkik istemesiyle hasta muayene ve tedavi maliyetinde gereksiz yüke ve israfa neden olunabilmektedir.
MHRS Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü ve yapılan bilimsel çalışmalar bir hastaya ayrılması gereken sürenin en az 20 dakika olmasını önermiş olsa da mevcut sorunun çözümüne katkı sağlamak adına muayene sürelerinin ilgili bölümlere ya da hastanın işlemine göre dinamik olarak uygun ölçülerde düzenlenmesini belirli bir sınıra kadar makul karşılıyoruz. MHRS hekim, çalışan ve hasta açısından geniş kapsamlı bir konu olduğundan, Sağlık Bakanlığı öncülüğünde sorunun asıl muhatabı olan hekimler ve hekimleri temsil eden sendikalarının katılımıyla çalıştaylar düzenlenmeli, gerekli değişiklikler bu çalıştay sonucuna göre yapılmalıdır. Diş hekimlerinin çalışma şart ve ekollerindeki farklılıklar göz ardı edilmemeli, diş hekimliğinde randevu aralıkları olabildiğince hekimin kararlarına ve kişiselleştirmesine uygun olmalıdır. MHRS yükünün artması gibi güncel ihtiyaçlara göre yeniden düzenlemeler değerlendirilmelidir. Yine bu süreler belirlenirken hekimin de insan olduğu unutulmamalı, randevu aralıkları yeterli süre dinlenme ve diğer ihtiyaçlar için gerekli zamanı bırakacak şekilde ayarlanmalıdır.
- Hastaneye gitmeden muayene ve tedavisi birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılabilecek çok sayıda hastanın direkt olarak ikinci ve hatta üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına başvurabilmesi de randevu sistemindeki sorunların kaynaklarından biridir. Bu nedenle akılcı bir yaklaşımla sevk zinciri getirilmelidir. Sevk zincirinin amacına uygun şekilde çalışabilmesi için birinci basamak güçlendirilmeli, angarya hizmetlerden arındırılmalı, olası şiddet olaylarına karşı güvenlik sağlanmalıdır. Birinci basamağın etkin şekilde çalıştırılması hem teşhis ve tedavi maliyetlerinde düşmede hem de randevu sorunlarını çözmede etkin rol oynayacaktır.
- Birinci basamaktan doğru bir şekilde yararlanmayı sağlamak için halk eğitilmeli, kamu spotları oluşturulmalıdır.
Mobbing
Mobbingin ana nedenlerinden biri, yöneticilere verilen yetkilerin kötüye kullanımı sonucunda yöneticilerin cezai yaptırımlara karşı mevzuatla korunmalarıdır. Yöneticiler tarafından hekimlerimize uygulanan farklı türlerde mobbingler mevcuttur. Yaygın olarak karşılaşılan mobbing örnekleri olarak; usulsüz görevlendirmeler, anayasal bir hak olan sendikal eylemlere karşı verilen disiplin cezaları, mobbing maksatlı yapılan denetimler sayılabilir. Ayrıca liyakatsiz yöneticilerin mobbinge daha sık başvurduğu da bir gerçektir. Liyakatsiz yöneticiler ve denetimsiz çalışanlar sebebi ile sendika üye başvurularının usulsüz reddi, savsaklanması ya da hekimin yanlış sendikaya kaydedilmesi gibi hukuka aykırı olaylar da yaşanabilmektedir.
Mobbing Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Usulsüz görevlendirmelere son verilmelidir. Yurtdışına yapılan görevlendirmelerde hekimlerin muvafakati alınıp, hak ettiği harcırahın verilmesi, savaş durumu dışında öncelikle bu konuda gönüllü olanların gönderilmesi, psiko-sosyal şartlar nedeniyle kabul edemeyenlerin baskı ile gönderilememesi ve görevlendirmelerde genelgelere uyularak kıdem önceliği ve sırasına riayet edilmesi sağlanmalıdır.
- Hukuki bir hak olan sendikal eylemlere (sonrasında iptal edileceği kesin olan) cezalar verilmekten vazgeçilmeli, mevcut verilmiş ve yargı sürecinde olan cezalar iptal edilmelidir. Mobbing amaçlı ya da usulsüz olarak yapılan yönetici hatalarının bedelini devlet ödememeli, yargı giderleri ve maddi / manevi tazminatlar kısmen de olsa yöneticiye rücu edilmelidir.
- Yönetmeliklerde geçen ve hukuka açıkça aykırı olan “Disiplin cezası alanlara ek ödemelerinin yapılmaması” uygulamasından derhal vazgeçilmelidir.
- Sendika üyeliklerinin işçi sendikalarında olduğu gibi e-devlet üzerinden de yapılması ivedilikle sağlanmalıdır. Bu şekilde aynı zamanda hukuksuz davranılarak kamuya zarar verilmesinin önüne geçilmelidir.
4924 Sayılı Yasa Çerçevesinde Oluşan Mağduriyetler
4924 sayılı yasa ile yapılan kadro dağılımları ve sözleşme iptalleriyle birçok meslektaşımız mağdur edilmiştir. Kadroların dağıtılma kriterleri açık bir şekilde belirlenmemiştir. 4924 Sayılı "Eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması" kanununda kastedilen yerlerde çoğunlukla DHY hekimlerin çalışmasına rağmen bu kadrolardan DHY hekimlerin yararlanamaması adil değildir. Birinci Basamak hekimlerine hiç kadro verilmemiş, daha önce sözleşme kadrosunda olan 1. Basamak hekimlerimizin kadroları feshedilmiştir. Bugüne kadar sözleşmeli çalışmış ve sözleşme feshine neden olacak bir hatası olmamış meslektaşlarımız da sözleşme iptali ile karşılaşmıştır. Aynı kurumda, aynı şartlarda ve aynı işi yapan birçok meslektaşımız arasında sözleşme adaletsizliği oluşmuş ve bu durum çalışma barışını bozmuştur. Hastanelerin hasta yükünün altında ezilen acil serviste çalışan hekimler bu kadro dağılımında yok sayılmıştır. 4924 sözleşme kriterleri ve mobbinge açık uygulanış şekli hekimlik mesleğinin doğasına aykırı olup mesleki saygınlık ile bağdaşmamaktadır.
4924 Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Yaşam şartları mahrumiyetle dolu olan ya da çalışma şartları ağır ve riskleri yüksek olan kurumlar için sözleşme yerine yaşam standartları ve ödemelerde yapılan iyileştirmelerle hekim temininde güçlük çekilen yerlerde bölge tazminatı gibi seçenekler ile özendirici olunmalı, Devlet Hizmet Yükümlülüğü kaldırılarak hekimlerin zorla değil; isteyerek bu kurumlarda çalışması sağlanmalıdır.
- Aynı kurumda aynı işi yapan hekimlerimizin yalnızca sözleşme sebebi ile farklı ücret almasının önüne geçilmeli, özendirici seçeneklerden hekimlerimizin tamamı eşit şekilde yararlanmalıdır.
Diş Hekimlerinin Sorunları
Diş hekimlerinin diğer kamu hekimlerinden ayrılan sorunlarının başında, ikinci basamak diş hekimliği hizmetinde sürekli girişimsel işlem uygulayan diş hekimlerinin mesleklerini icra edecek, hastalarını tedavi edecek zaman ve güç bırakmayacak yoğunluğa maruz kalmalarıdır.
Bu insanlık dışı çalışma temposu ve vakitsizliğin içinde uygunsuz ve kalitesiz yapılan protez diş laboratuvarı ve malzeme ihalelerinin sonuçları ile hekimler yaptıkları işi sürekli tekrar etmek ve hastalarına kalitesiz hizmet vermek zorunda bırakılmaktadır.
Ayrıca diş hekimliği dört el kuralı ile çalışılması gereken bir meslek olmasına rağmen hekimler tek başına bırakılmaktadır.
Diş hastalıkları acili oldukça nadir olmasına rağmen diş hekimlerine yıllardır popülist politikalarla, gereksiz iş gücü harcamasına sebep olacak şekilde acil nöbeti tutturulmaktadır.
Adalet bakanlığı ve diğer bakanlıklara bağlı kurum diş hekimleri, diğer tüm hekimler gibi temel maaşları yetersiz olduğu halde ek ödeme yönetmeliğinde de kapsam dışı bırakılmakta, özlük hakkı kaybına uğratılmaktadır.
Yetersiz işlem puanları ve SUT ödemeleri ile diş hekimlerinin emeği karşılanamamaktadır.
Diş Hekimliği Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- İkinci basamak diş hekimliği hizmetinin tamamının tedavide girişimsel işlemler üzerine kurulu olduğu gereğine ve bilimsel normlara uygun teşhis ve tedavi süresi verilmelidir. Hasta randevuları hastaların kaliteli hizmet alabilmesine engel olmamalıdır.
- Hekimlerin emek, zaman ve motivasyon kaybına yol açan uygunsuz/kalitesiz protez ve malzeme sorununun çözümü için ihaleler bilimsel koşullara uygun şartnamelerle yapılmalı ve etkin şekilde denetime tabi tutulmalıdır.
- Diş hekimliğinde acil vakalar oldukça nadirdir. Gereksiz iş gücü kaybına sebebiyet veren acil nöbetlerinin etkin sağlık hizmetine yönelik belirli merkezlerde tutulması gibi çözüme yönelik girişimler uygulanmalıdır.
- Diş hekimleri dört el kuralına uygun şekilde her hekime en az bir personel olacak koşullarda çalışabilmelidir.
- Hasta mahremiyeti ve sağlıklı çalışma koşulları açısından tekli odalarda hizmet verilmelidir.
- Diş hekimliği girişimsel işlemlerinin puan ve SUT karşılıkları belirli aralıklarla güncellenmelidir.
- Aile diş hekimliği sistemi ikinci ve üçüncü basamak diş hekimliği sağlık hizmetinin yükünü alacak, toplumun ağız diş sağlığı bilincini artıracak, önleyici tedavilerle halk sağlığına ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak bir uygulama olacaktır. Ancak ehil ellerde ve meslek örgütlerinin görüşleri alınarak planlanmalıdır. Aile hekimliğinde düşülen hatalardan ders alınmalıdır.
- Girişimsel işlemlerin çeşidi, yaş sınırlaması, dövize endeksli malzemeler gibi faktörler dikkatli değerlendirilmelidir.
- Adalet bakanlığı ve diğer bakanlıklara bağlı kurum diş hekimlerinin Sağlık Bakanlığı bünyesindeki meslektaşları ile aynı özlük ve mali haklara sahip olması, son ek ödeme yönetmeliğindeki olumlu gelişmelerden etkilendirilmesi gerekmektedir.
- Hekimsen Kamu Diş Hekimleri Çalıştay Raporu'nda belirttiğimiz düzenlemeler konu hakkında detaylı bilgi vermektedir. Buradaki düzenlemelerin sağlanması gerekmektedir.
Asistan Hekimlerin Sorunları
Asistan hekimler mobbing karşısında en savunmasız hekim grubudur. Eğitim ve kariyerleri hocalarının iki dudağı arasında olan asistan hekimlerin, bazı öğretim üyelerinin hukuksuz talep ve uygulamalarla yapabileceği mobbinge karşı hak arama yolları oldukça kısıtlıdır.
Nöbetler hukuksuz olarak birçok eğitim kliniğinde olması gereken miktardan fazla tutturulmaktadır. Yasal olarak uygulanması bir zorunluluk olan nöbet ertesi izinler hâlâ bazı kliniklerde verilmemektedir. Bu durum hekimlerin ve toplumun sağlığını direkt olarak tehdit etmektedir.
Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler ve YÖK’e bağlı hastaneler arasındaki mevzuat ve uygulama farklılıkları, ayrıca aynı hastanede bile SBA ve YÖK kadro farklılıkları yüzünden aynı işi yapan pek çok asistanımız farklı ücretler almaktadır. Birçok meslektaşımız asistan olmasına rağmen pratisyen tabip kadrosunda göründükleri için maddi hak kaybına uğramışlardır. Teşvik ek ödemelerinin kurumların keyfiyetine bırakılması ve yöneticiler tarafından nöbet ücretlerinin türlü bahanelerle kesilmesi sonucu asistan hekimler, ücretlerinde iyileşme beklerken tam tersi bir şekilde kayıpla karşılaşmışlardır. Yoksulluk sınırının altında ücret alan asistan hekimler mevcuttur.
Tıpta uzmanlık kadrolarının plansız bir şekilde kat kat arttırılması, öğretim üyelerinin hızla istifa etmesi, hasta yükünün altında eğitim süreleri ve materyallerinin ciddi yetersizliği sonucu asistan eğitimi onarılmaz yaralar almaya devam etmektedir.
Asistanlık Eğitimi Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- SBA ve YÖK kadro ayrımı ortadan kaldırılmalı, asistanlar tek kurum ve tek kadro altında toplanmalı, ek ödemeler merkezi biçimde adil ve emeklerin karşılığı olacak şekilde verilmelidir.
- Öğretim üyelerinin mobbing uygulamasına fırsat vermeyecek düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
- İhtisas kazanan hekimlerin eski kadrolarındaki ilişiklerinin kesilmeyerek kurumlarında bekletilmesi ve bunun mobbing amacıyla kullanılmasının önüne geçilmelidir.
- Popülist politikalardan vazgeçilmeli, ülkemizde sağlığın gelecek yılları düşünülerek tıpta uzmanlık eğitim kalitesinin arttırılmasına yönelik acil eylem planı kapsamlı bir şekilde hazırlanmalıdır.
- Nöbetler ile ilgili yönetmeliklere uymayan kliniklerle ilgili olarak Hekimsen tarafından yürütmeyi durdurma davaları açılmış, Kamu Denetçiliği başvurusu ve hukuki başvurular yapılmıştır. Bu başvuruların yapılmasına gerek kalmayacak şekilde yönetmeliğin azami şekilde uygulanmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır.
Aile Hekimlerinin Sorunları
Aile hekimlerinin maaşları sözleşmeli olmalarına rağmen sözleşmeli statüde arttırılmamış, yıllara sarîhan azaltılmıştır. Aile Hekimlerinin cari giderleri yıllardır memur maaş zamlarına eşit oranda artırılmış, aile hekimliklerindeki elektrik, doğalgaz, asgari ücrete endeksli personel giderleri gibi harcama kalemlerinde fiyat artışının memur maaş artış oranlarından daha fazla olması göz ardı edilmiştir. Ayrıca kapalı devre kamera sistemi gibi sonradan eklenen şartların giderlerinin de cari gider ödeneğinden karşılanması beklenmiş, yeni şartlar için ek ödenekler tahsis edilmemiştir.
Aile hekimlerinin cari gider ödeneğindeki harcamalardan zaman zaman artan küçük miktarlar göze batmış, bu artışlara karşılık yeni harcama kalemleri icat edilmiştir. Unutulmamalıdır ki aile hekimleri, birimlerini açarken kullanacakları tıbbi cihaz, malzeme, büro malzemesi gibi birçok harcamayı kendileri karşılamış, aile hekimliği birimlerine adeta bir işletme gibi sermaye koymuşlardır. Hekimler tarafından karşılanan bu sermayenin de bir kârının olması yadırganmamalı, bu sermaye ile sağlanan kârlılığın cari gider ödemesinde makul bir karşılığı olmalıdır. Ayrıca aile hekimleri personel, tamirat, tadilat, bina sorunları gibi hekimlik dışı pek çok işi de yapmaktadır. Hekimlik dışı yapılan işlerin de bir bedelinin olduğu görmezden gelinmektedir.
Aile Hekimliği sistemi kurulduğundan bu yana birime alınmış olan malzemeler birim değiştirirken ya da emekli olurken sorun teşkil etmektedir. Birimin açılışında bu masraflarda hiçbir pay sahibi olmayan Sağlık Bakanlığı bu malzemelerin verilen cari ödenekle alındığı savıyla sorunu çözümsüz bırakmakta, birimden ayrılan ve yeni gelen aile hekimlerini karşı karşıya getirmektedir.
Aile hekimlerinin yasal izin kullanma hakkı izin alırken vekalet bırakma zorunluluğu nedeniyle gasbedilmeye devam etmektedir. İzin alan aile hekimi karşılık olarak diğer birime vekalet etmek zorunda kalmakta, sanki hiç izin kullanmamış gibi aynı iş yükünü diğer birimin izin kullandığı günlerde üstlenmiş olmaktadır.
Aile Hekimliği Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Cari gider ödenekleri harcama kalemlerindeki artış göz önüne alınarak gereken oranlarda ve geçmişe yönelik olarak artırılmalıdır.
- Yapılması istenecek masraf gerektiren ekstra işler için ek cari ödenek verilmelidir.
- Birim değiştirme ve emeklilik gibi durumlarda devir şartları bir mevzuata bağlanmalıdır. Birim devri ile ilgili işlemlerde hakkaniyetli ölçülerin hekimlerden alınan geri bildirimlerle belirlenmesi gerekmektedir.
- Yeni açılan birimin açılış masrafları için ayrı bir ek ödenek verilmeli ya da daha iyi bir seçenek olarak Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmalıdır.
- Aile hekimlerinin izin kullanmalarını engelleyen vekalet sorunu yapılacak düzenlemelerle çözülmelidir.
- Aile Hekimleri sözleşmeli personel olsalar da toplu sözleşmelerde onlara verilen artışlar sözleşmeli memurlara verilenler kadar olmamaktadır. Bunun gibi birçok nedenle hak edişleri yıllar içinde ciddi oranda azalmıştır. Bu hak kayıplarının geçmişe dönük telafi edilmesi gerekmektedir.
- Aile Hekimliğinde çalışan sendika yönetim kurulu üyelerine kanundada geçen haftada bir gün izin verilmemektedir. Bu kanuni hakkın ivedilikle verilmesi şarttır.
- Bütün hekimlerin emekli olma durumlarında, kendi kurumlarında yarı zamanlı olarak mesleklerini icra etmelerinin önü açılmalıdır. Aile Hekimliği örneğinde 2-3 hekim birlikte bir Aile Hekimliği birimi çalıştırabilmelidirler.
1. Basamak Hekimlerinin Sorunları
1. Basamakta çalışan hekim ve diş hekimlerine; diğer tüm hekimlere koşulsuz verilen taban ödeme hedeflere bağlanarak 0,5-1 çarpanlarına bağlı olarak verilmiştir. Yönerge yayınlanmadan dahil olan ay için bu çarpan direkt 0,75 kabul edilmiş, fakat daha sonra bu hatadan dönülüp geçmiş ayın çarpanı 1'e tamamlanmıştı. Önce teşvik ek ödemeden kapsam dışı bırakılan 1. Basamak hekim ve diş hekimlerine, Ekim'den itibaren geçerli olmak üzere teşvik ek ödeme getirilmiş; 0,7/0,9 gibi oranlarla çarpılan teşvik ardından bir daha 0,5-1 arası çarpanlarla kırpılarak cüzi bir ücrete dönmüştür. Hatta yönergeden önceki geçmiş 3 ay için 0,5-1 çarpan gerekçesiz olarak 0,75 olarak kabul edilmiştir. Böylelikle 4 kalemde ödeme yapılmasına karşın yoksulluk sınırını geçemeyen bir maaş elde edilmiştir. Bunlar gerçekleşirken 4924 kadrosundan tamamen çıkarılan 1. basamak hekimlerinin maddi kaybı enflasyon zammı ile bile dengelenememiştir.
1. Basamak Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- 1. Basamak hekimlerinin ve diş hekimlerinin taban ödemesi hedeflere bağlanmamalıdır.
- 4924 kadro dağılımı hak kaybı oluşturulmadan revize edilmelidir.
Acil Servis Hekimlerinin Sorunları
Acil servislere başvuruların birçoğu acil servis kriterlerini karşılamayan hastalardan meydana gelmektedir. Bu başvurular neticesinde hekimler artmış iş yükünden bunalmıştır. Acil servis kriterlerini karşılayan hastalara gösterilmesi gereken özen, bu şartlar altında gösterilememekte ve malpraktis riski artmaktadır. Bunun karşılığında acil servislerdeki hekimlerimiz adil olmayan ücretlendirme, 4924 sözleşmelerinin iptali gibi durumlarla karşı karşıya kalmıştır. Sağlıkta şiddet olayları ve beyaz kod başvuruları büyük oranda acil servislerde gerçekleşmektedir. Acil servis hekimleri hafta sonu, bayram gibi tatilleri yaşayamamaktadır.
Acil Servis Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Acil servislerden yeşil alanlar kaldırılmalı, yerine mesai saatleri dışında da çalışan poliklinikler oluşturulmalıdır. Bu birimlerde çalışan personelin ödemeleri de mesai saatleri dışında yapılan çalışmalara göre düzenlenmelidir.
- Acil servislerde hastanın sadece ilk tedavisi yapılmalı, zorunlu durumlar ve gereklilikler dışında reçete yazılmamalıdır.
- Başvuru sayısını azaltmak için 1. basamağın güçlendirilmesi gerekmektedir.
- Acil servislerde çalışma saatleri azaltılmalı, nöbet ve ek mesai süreleri normal mesaiden yüksek ve bir hekimin aldığı sorumluluğa layık miktarlarda ücretlendirilmeli, maaşlar ve ek ödemeler iş yükü ve çalışma yoğunluğu göz önüne alınarak artırılmalıdır.
- Gece mesailerinin insan fizyolojisine bindirdiği yükün bedeli gündüz mesaisi ile eşdeğer tutulmamalı, ücretlendirme ve izinler buna göre yapılmalıdır.
- İcap nöbetleri adil olarak ücretlendirilmeli, bir hekimin tahsil ve niteliğine uygun olmalıdır. İcap nöbeti tutan hekimlere de icap nöbeti oranında nöbet ertesi izin verilmelidir.
- Acil servis hekimlerinin yaşayamadığı tatil günlerini telafi etmek için tatilde çalıştıkları saat sayısının 2 katı oranda ve gelir kaybı yaşatmayacak şekilde izin verilmelidir.
- Hekimsen Acil Tıp Çalıştayı Raporu'nda belirttiğimiz düzenlemeler konu hakkında detaylı bilgi vermektedir. Buradaki düzenlemelerin sağlanması gerekmektedir.
Türkiye Hudut Ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Hekimlerinin Sorunları
Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan hekimler Sağlık Bakanlığı’ına bağlı kuruluş ve diğer Kurum Hekimlerinin yaşadığı gibi an itibari ile henüz zamlı maaş almamışlardır. Ayrıca Mesai dışında yapılan İş Yeri Hekimliği için sadece Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü hekimlerinden ücret kesintisi yapılmaktadır. Bu kurumun personeli, yurt dışından gelecek her türlü bulaşıcı hastalıkla ilk karşılaşacak personelimizdir.
HSSGM Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan hekimlerin gelir seviyesi diğer kurum hekimleri ile eşitlenecek şekilde zamlı maaşları verilmelidir.
- Mesai dışında yapılan iş yeri hekimliği için kesinti yapılmamalıdır.
- Bulaşıcı hastalık risk tazminatı verilmelidir.
Adli Tıp Kurumu Hekimlerinin Sorunları
Adli Tıp Kurumu’nun Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum olması bilirkişinin bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı nitelik taşımaktadır. Bilirkişinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı hukukun temel taşlarından biridir. Özellikle yürüttüğü sağlık hizmetleri açısından da bakılırsa Adli Tıp Kurumu’nun faaliyetleri Adalet Bakanlığı'nın ana hizmetlerinden birisi olarak kabul edilemeyecek niteliktedir.
Adli Tıp Kurumu’nun İstanbul’da Adli Tıp Kurumu Başkanlığı şeklinde merkezi teşkilatı ile büyük illerde grup başkanlığı, küçük iller ve bazı ilçelerde şube müdürlüğü şeklinde taşra teşkilatı yapılanması bulunmaktadır. Tüm merkez ve taşra teşkilatında çalışan başta hekim olmak üzere personel dağılımında bir atama yer değiştirme mevzuatı bulunmadığından, bir personelin Edirne’den Kars’a nerede görev yapacağı belirsizlik taşımaktadır. Personel açısından hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik olmamasıda keyfi atama/yer değiştirme uygulamalarına yol açabilmektedir.
Adli Tıp Kurumu bünyesinde hizmet veren hekimlerin ek ödeme tavan katsayıları arttırılmıştır. Ancak söz konusu mali düzenlemenin Sağlık Bakanlığı’nda yapılan taban ödeme gibi genel bütçeden karşılanması yoluna değil, Adli Tıp Kurumu’nun döner sermayesinden ödenmesi yoluna gidilmiştir. Bu da kurumun döner sermayesinin yeterli olmadığı durumlarda personele dağıtılabilir bütçenin azalması riskini doğurmuştur.
Adli Tıp Kurumu’nun en önemli faaliyeti ve döner sermayesinin en önemli gelir kaynağı olan bilirkişi raporları ile diğer iş ve hizmetlere ait ücretlere yapılacak zamlar hakkında, mevzuatta belirlenmiş bir takvim dönemi ve zam oranı bulunmamaktadır. Bu durum haliyle artmakta olan kurum giderleri karşısında kurum bütçesinde zamanla azalmaya neden olmaktadır.
Adli Tıp Kurumu Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Adalet Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu olarak belirlenmiş olan Adli Tıp Kurumu’nun statüsünün değiştirilmesi isabetli olacaktır. Bilirkişilik faaliyetinin bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanmasını zorunlu kılan mahiyeti ve bunun gerektirdiği idari ve mali özerkliğin tesis edilebilmesi bakımından Adalet Bakanlığı’ndan ayrı ve özerk bir yapılanma olması gerekmektedir.
- Adli Tıp Kurumu için atama ve yer değiştirme mevzuatı hazırlanmalıdır. Hali hazırda Adalet Bakanlığı’na bağlı şekilde faaliyet gösteren Adli Tıp Kurumu’nda çalışan hekimlerin coğrafi alan bakımından görev yerlerine ilişkin yeterli ve öngörülebilir teminatın varlığı, hekimlerin düzenleyeceği raporların tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına alacaktır. Hekimlerin görev yerine ilişkin teminata sahip olması, idare/amirleri tarafından gelebilecek telkin, talimat ve baskılara rağmen tarafsız rapor düzenleyebilmelerini kolaylaştıracaktır.
- Adli Tıp Kurumu bünyesinde görev yapan hekimlere ödenen ek ödeme tavan oranlarının arttırılmasının yanında kurum döner sermayesinin ek ödemeleri karşılayabilmesi için genel bütçeden destek verilmesi veya Adli Tıp Kurumu’nun bazı vergi kalemlerinden muaf tutularak Sağlık Bakanlığı personeli ile arasında eşitliğin sağlanması uygun olacaktır.
- Adli Tıp Kurumunun gider kalemlerinde uygulandığı gibi gelir kalemlerinde de 6 ayda bir enflasyon oranında fiyat artışı hususunda mevzuat düzenlenmesi gerekmektedir.
Depremzede Hekimlerin Sorunları
Asrın felaketi olarak tanımlanan 6 Şubat depremi bölge halkının tamamını etkilemiştir. Ancak hekimlerin görev ve sorumluluklarının getirdiği özel sorunları mevcuttur. .Depremden direkt ya da dolaylı suretle zarar görmüş, psikolojik olarak yıpranmış hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının da insan olduğu unutulmamalıdır. Onların da dinlenmeye, olay yerinden uzaklaşmaya, hatta kimilerinin psikolojik tedavi görmeye ihtiyaçları vardır.
En temel ihtiyaç olan barınma sorunu çözülememiştir. Hekimler çadırda, konteynırda, hasarlı hastane odalarında; masa, kitap, kişisel özel alan olmadan, yeterince dinlenemeden, temiz suya erişimin sınırlı olması ile sürekli salgın hastalıklara maruz kalarak ve şehirdeki toz nedeniyle nefes darlığı çekerek yaşam mücadelesi vermektedir. Şehirlerdeki elektrik, su gibi alt yapı problemleri hala çözüme kavuşturulamamıştır. Barınma sorunu halkın tamamını etkilese de hekimlerin günün her saatinde çalışmasının gerekmesi, her iki eşin de sağlık çalışanı olması durumunda çocuklarının bakım ve eğitim sorunları gibi özel ihtiyaçlardan kaynaklı barınma sorunlarının çözülmesinde önceliklerinin olması gerekmektedir. Barınma sorunları tam olarak çözülene kadar esnek çalışma şartlarının devam ettirilmesi gerekmektedir. Asistan hekimlerin hem öğrenci hem de hekim olmaları nedeniyle ayrıcalıklı bir durumları mevcuttur. Ders çalışma imkânı sınırlı olan barınma yerleri ve öğretim üyesi yokluğu/eksikliği nedeniyle eğitimlerini güçlükle tamamlamaya çalışmaktadırlar.
Depremin yaşandığı şehirlerde asistanlık eğitimi durdurulmuş, bazı klinikler asistan eğitimi veremeyecek,hatta bir sonraki dönemde asistan kabulü yapamayacak duruma gelmiştir.
15 Mart 2023 tarihli TUK (Tıpta Uzmanlık Kurulu) kararı gereğince depremzede asistan hekimlerin başka şehirlerde eğitimine devam etmesi gerektiği kabul edilmiş fakat bu karardaki süre (3-6 ay) çok kısatutulmuş ve üniversite yönetimlerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Dolayısıyla bazı üniversitelerde bu hakkın süre fark etmeksizin hiçbir şekilde kullandırılmayacağı asistan hekimlere açıkça ifade edilmiştir. Bazı üniversite ve branşlarda ise sadece 3 aylık süre ile ve sadece bazı kişilere (örneğin sadece 2 kişiye) bu hakkın kullandırılacağı beyan edilmiş, aksi bir uygulamaya gidilmeyeceği bildirilmiştir. Bazı üniversitelerde ise asistan hekimlere, görevlendirmeye gidilmesi halinde ihtisas süresinin uzayabileceği veya döner sermaye ödenmeyeceği yönünde söylemlerde bulunulmuş ve taleplerinden vazgeçirilmeye çalışılmıştır. Rektörlük/Dekanlık/Anabilim dalı yetkilileri TUK kararına rağmen eşit, adil ve asistan hekimlerin talepleri doğrultusunda işlem yapmamış, asistan hekimlerin durumlarını ve eğitim hakkını göz ardı etmiştir. Dolayısıyla nakil hususunda inisiyatifin idareye bırakılması nedeniyle 15/03/2023 tarihli TUK kararının asistan hekimler lehine işlerliği kalmamıştır. Alınan bu karar asistan doktorları eğitimsizliğe mahkûm edip yaklaşık 1000 asistan hekimin ileride yeterli bir eğitimle uzman hekim olmasına ve hastalarını en doğru şekilde tedavi etmesine engel olacaktır.
Hekimlerin gelirleri birçok kalem ek ödemeden sağlandığı için aile hekimlerinde kayıtlı hasta sayısında azalma, hastanelerde başvurularda azalma gibi nedenlerle ücretlerinde azalma mevcuttur. Her ne kadar aile hekimlerinde ilk 6 ay için ödeme tam yapılsa da 6 aydan sonra gelir kaybı kaçınılmaz olacaktır. Hastanelerde hekimin elinde olmayan nedenlerle puan getirici çalışmaların yapılmaması, buna karşın ortalamadan ödemelerin yapılması ile gelir düşüşü yaşanmaktadır. Depremin yaralarını sarmada ilk günden beri en ön safta yer alan bir mesleğin mensuplarının mağduriyetlerinin önüne geçilmelidir.
Deprem Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Barınma sorunu hekim ve sağlık çalışanı öncelikli olarak çözülmelidir. Defne Devlet Hastanesini 3 ay gibi kısa sürede yapabilecek gücü olan devletimizin hekim ve diğer sağlık çalışanlarının barınma sorununu en kısa sürede çözeceğine olan inancımız tamdır.
- Deprem bölgesindeki sağlık hizmeti bir süre daha Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan geçici görevlendirmeler ile sağlanmalıdır. Depremzede hekimlerin yerine öncelikle gönüllü hekimlerin, bunların yetersizliğinde de mevzuata uygun görevlendirmesi yapılacak hekimlerin istihdamı sağlanmalıdır.
- Depremden etkilenen hekim ve sağlık çalışanlarının yıllık izinlerine ek olarak en az 1 ay ek izin tanımlanmalı, izin alma talepleri amirlerinin keyfiyetine bırakılmamalıdır.
- Depremden etkilenen bölgedeki hekim ve sağlık çalışanlarına maaş ve ek ödemeleri tam olarak, kesintisiz verilmeli, hatta bölgeyi cazip hale getirmek için özendirici teşvikler verilmelidir.
- Depremzede asistan hekimlerin, eğitimine devam edip nitelikli uzman hekimler olarak mezun olmalarını sağlamak için 1999 depreminde olduğu gibi kalıcı olarak başka şehirlere nakil edilmesi sağlanmalıdır.
- Deprem bölgesinde yaşayan hekimlerin kendi branşlarında birkaç hekimle esnek mesai yapmalarına izin verilmeli, bu şekilde dönüşümlü de olsa ailelerine bakmalarına fırsat tanınmalı, görevlendirmeler ve izinlerde çalışanların eş ve çocuk durumları da göz önünde bulundurulmalıdır. Esnek mesai uygulaması bölgede hayat şartları normalleşene kadar devam ettirilmelidir.
- Görevlendirmeyle ya da gönüllü gelenlere düzenli aralıklarla memleketlerine gitme imkânı tanınarak dinlenmeleri sağlanmalıdır.
- Gerek bölgede çalışmaya devam edecek, gerekse geçici görevlendirmeyle hekim ve sağlık çalışanları için çalışma koşulları ve barınma ihtiyaçları acilen düzeltilmeli, yıkılma tehlikesi olan binalarda çalışma ya da ikamet etme mecburiyetinde bırakılmamalıdır. Ayrıca tuvalet, banyo, temiz su, hijyen malzemesi, gıda ve içecek gibi ihtiyaçları özenle giderilmelidir.
- Bölgede sağlık hizmeti sunacak hekimlere verilecek yardımcı sağlık personeli ve destek personeli planlaması da eksiksiz yapılmalıdır.
- Deprem bölgesinde bulunan hekimlerimize 1999 depreminde olduğu gibi bir defaya mahsus olmak üzere istediği şehre tayin hakkı verilmelidir. Deprem bölgesinde 2 yıl görev yapanlara 2 yılın sonunda istedikleri ile tayin hakkı verilmesi gibi bu bölgede kalmayı özendirici ayrıcalıklar tanınmalıdır. 4924 Kapsamında çalışan sözleşmeli hekimlerin sözleşmeleri feshedilmeden ve cezalı duruma düşmeden kurum içi atamalara katılma hakkı tanınmalıdır.
- Bölgeye gidiş ve dönüşlerde güvenli ve konforlu ulaşım imkanı sağlanmalıdır.
Ücret Sorunları
Hekimlerin ücretleri sadece mevcut iktidar döneminde değil; çok uzun yıllardan beri sistematik bir aşınmaya uğratılmış, alım gücü düşürülmüştür. Özel muayenehane işletmenin yaygın olduğu dönemlerde bu aşınma pek hissedilmese de şimdilerde oldukça fazla hissedilir olmuştur. Hâlihazırda yapılan ücretlendirme bir hekimin aldığı eğitime, çalışma şartlarına, risklerine ve yurt dışındaki hekimlerin aldıklarına oranla çok düşüktür. Yetiştirilmiş hekimlerin son dönemlerde yurt dışında çalışmaya çıkmalarındaki artışın da en önemli nedenlerinden biri de ücretlendirme politikalarıdır. Ülkemizin hekim ihtiyacı yüksek, mevcut hekim sayısı yetersizdir. Tıp Fakültesi kontenjanlarındaki olağanüstü artışa ve yurt dışından gelen hekimlerin ülkemizde istihdam edilmesine olanak sağlanmasına rağmen hekim sayısının gelişmiş ülke standartlarına yükselmesi için uzun yıllar gerekmektedir. Ekonominin arz ve talep ilkesi açısından bakıldığında hekimlere talebin fazla, ama arzın düşük olması ücretlerin hak edilen miktarlara yükseltilmesini zorunlu kılmaktadır.
Hekimlerin hak ettikleri miktarlarda ücret almaması durumunda şiddet, malpraktis, değersizleştirme gibi etkenlerle birlikte yurt dışına çıkışlarında artış kaçınılmaz olacaktır. Diğer taraftan değer görmeyen bir meslek olarak üniversite girişlerinde tercih edilme oranları azalacak, tıp eğitimi veren Öğretim Üyesi sayısı düşecek, sonuçta Türkiye’de tıp bilimi ve hekimlik mesleği gerileyecektir.
Ücret Konusunda Çözüm Önerilerilerimiz:
- Olağan zam dönemlerinde diğer memur maaşlarına yapılacak zamların dışında bir artış gerçekleştirilmeli, nasıl ki; önceden “Hekim hariç” ibareli artışlar yapıldı ise, bu sefer de “Hekime mahsus” ek artışlar sağlanmalıdır.
- Hekimlerin ücretlendirilmeleri ivedilikle adalete uygun bir şekilde yükseltilmelidir.
- Ücretlendirmeler ek ödemelerde yapılacak düzenlemelerle değil; temel maaşta yapılacak artışlarla yükseltilmelidir.
- En düşük hekim maaşı yoksulluk sınırının 3, asgari ücretin 6 katından az olmamalıdır.
- Tüm gelirler emekliliğe yansıtılmalıdır.
- Emekli hekimlerin gelir düzeylerinde düzenleme yapılmalıdır.
Taban, Teşvik Ve Destek Ödemelerindeki Sorunlar
Hekimsen; hekimlerin gördükleri eğitime, mesleklerini icra ederken aldıkları riske göre objektif ve bilimsel yöntemler ile değerlendirilip, yapılacak ek ödemelerin bu kriterlere göre yapılmasını doğru bulmaktadır. Bu kriterlere göre en alt noktada kalan, en az yoğunlukta çalışan hekimin de hekimlik mesleğine yaraşır bir temel ödemeyi tek kalemde almasını savunmaktadır.
Yapılacak ek ödemeler; yoğun çalışan hekime “Bu kadar emek boşuna” dedirtmeyecek, ek ödeme almayan bir hekime ise “Keşke ek ödeme alabileceğim bir alan seçmiş olsaydım” cümlesini kurdurmayacak kadar doğru miktarlarda ve tüm haklar gözetilerek belirlenmiş olmalıdır. Ek ödemeler adaletle dağıtılmalı; hak edilen gelirin temelini oluşturankısım tek kalemde maaş ödemesi olmalıdır.
Yapılan ek ödemelerde var olan şartlar, hekimin sağlığından ve sosyal yaşantısından kopacak şekilde iş yüküyle çalışmasını şart koşmaktadır. Yıllık 30 gün izin hakkı olan bir hekim bir ayda 5 günden fazla ya da yıl içerisinde 12 günden fazla izin alması durumunda ek ödemelerinin kesintiye uğraması tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Hiçbir devlet kurumunda ve hatta özel sektörde dahi olmayan bu uygulama hekimlere reva görülmüştür. İzin almak yasal bir haktır ve ek ödeme kesintisi tehdidiyle bu hakka el uzatılmaktadır.
Diğer taraftan SUT fiyatlarının artırılmamasıyla verilen ek ödemeler zaman içinde erimektedir.
Ek ödemelere disiplin cezası alma durumunda hukuka aykırı bir şekilde kesinti yapılmakta, hekim bu şekilde bir olayda iki kere cezalandırılmaktadır.
Ek Ödemeler Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Ek ödeme yönetmelikleri tarafımızca bakanlığa gönderilen görüşler ile diğer hekim odaklı STK’ların görüşleri dikkate alınarak tekrar gözden geçirilip adaletsizlikler giderilmelidir.
- SUT fiyatları düzenli aralıklarla piyasa şartlarına göre güncellenmelidir.
- “Bir suça 2 ayrı ceza verilmez” karinesinden hareketle disiplin cezası almış bir hekime ek ödeme cezası verilmesinden vazgeçilmelidir.
- Yasal izinlerini kullanan hekimlere ek ödeme kesintisi uygulanmamalıdır.
Nöbet ve İcap Nöbetlerindeki Mağduriyetler
Sağlık kurumlarında normal mesai dışında ve hafta sonları yapılan çalışmalar mesai saatinde yapılan çalışmalarla eş tutulmaktadır. Oysa mesai saatlerinin dışında yapılan çalışmaların insan fizyolojisine bindirdiği yükün normal mesai ile eşdeğer olmadığı bilimsel çalışmalarla da ortaya konulmuştur. Diğer bir çok kurumda bu çalışmalar fazla mesai ya da mesai dışı çalışma olarak değerlendirilirken, sağlık kurumlarında mesai ya da nöbet olarak değerlendirilmektedir.
Nöbet Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Mesai saatleri dışında yapılan çalışmalar normal mesaiye göre en az 1,5 kat fazla sayılmalıdır.
- Nöbetler fazla mesai olarak değerlendirilmeli ve ödemeleri de buna göre yapılmalıdır.
- İcap nöbetlerinde icaba gidilmese bile her an çağırılma beklentisinin oluşturduğu stres göz önüne alınmalı, normal mesaide çalışmış gibi değerlendirilmelidir.
Yıllık İzinlerde Karşılaşılan Sorunlar
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yıllık izin, hastalık izni ve mazeret izinleri memurlara hak olarak verilmiş olmasına rağmen yıllık izinlerde ayda 5, yılda 12 günden sonra ve doğum, babalık, ölüm gibi mazeret izinleri ile hastalık izin günlerinde döner sermaye gelirlerinden hekimlere ek ödeme yapılmamakta ya da ortalama puandan ödeme yapılarak gelir düşmesine neden olunmaktadır. Aile hekimleri ise yıllık izinlerinde yerlerine vekalet edecek bir hekimi kendileri bulamazsa hak ediş kesintisi ile karşı karşıya kalmaktadır. Tek birim olan aile hekimlikleri vekalet verecek birim olmadığında ayda 5, yılda 14 günden sonraki izinlerde aynı kesintilere maruz bırakılmaktadırlar.
Yapılan bir bilimsel araştırmaya göre hekimlerin ortalama ömrü dahili branşlarda 62, cerrahi branşlarda 58 yaş olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlar ülkemiz insanının ortalama ömrünün TÜİK verilerine göre 78 yaş olduğu göz önüne alınırsa hekimlerin toplumun diğer popülasyonuna göre 16-20 yıl kadar az yaşadığını göstermektedir. Bu düşük yaşam süresinin nedenlerinin araştırılması ve ortadan kaldırılması çok ciddi bir şekilde üzerinde çalışılması gereken bir husustur. Yine de bulunması beklenen nedenlerin yoğun iş temposu, düzensiz yaşam ve yetersiz dinlenme olduğu açıktır.
Hekimlik, öğrenimi süreklilik arz eden bir meslektir. Bir hekimin bilimsel gelişmelere ayak uydurabilmesi için okumaya, bilimsel kongre ve toplantılara katılma ihtiyacı da vardır. Oysa, bakanlıkça yapılan çevrimiçi eğitimler bile iş temposunun yüksekliğinden dolayı ancak mesai sonrası dinlenmeye ayrılması gereken zamanda yapılabilmekte, bazen de yorgunluktan dolayı hiç yapılmayabilmektedir.
İzin Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Yasal izinlerde gelir kaybına neden olmayacak önlemler alınmalıdır. Ayda 5, yılda 12 gün olan aylıktan kesintisiz izin süresi, yıl boyunca hak edilen izin süresine eşit olacak şekilde arttırılmalıdır.
- Aile Hekimlerinin izin alırken vekalet bırakma sorunu çözüme kavuşturulmalı, izine ayrılan hekimin yerine kesinti olmaksızın başka hekimin görevlendirilmesi kurum tarafından yapılmalıdır.
- Öğrenme ve araştırma için fazladan izin süreleri tanımlanmalıdır.
- Kamu işçilerinde olduğu gibi tatil günleri izin dışı sayılmalıdır.
- Bakanlıkça düzenlenen online hizmet içi eğitimlere harcanan süre ya mesai saatlerinde yapılmalı, ya da mesai dışı harcanan süre şeklinde değerlendirilerek fazla mesai olarak ücretlendirilmelidir.
Toplu Sözleşme İkramiyesinde Baraj Şartı
Sendikalara toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanabilmesi için getirilen yüzde 2 baraj şartı maksatlı, birtakım sendikaları üye kaybından korumayı hedefleyen bir düzenleme olarak görülmektedir. Diğer taraftan üye sayıları barajın altında kalacak sendikaların haksız rekabet ve tekelleşme yoluyla yaşam ve kendini ifade etme hakkı elinden alınacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının medeniyete katkısı göz önüne alındığında bu barajın bir medeniyet cinayeti olarak görülmesi gerekmektedir.
Yönetmelikler sebebi ile sendika ayrımcılığına yol açacak bu kötü niyetli uygulamadan ivedilikle vazgeçilmelidir. Bu durum sendika tekelleşmesine yol açacak bir uygulamadır.
İkramiye Konusunda Çözüm Önerimiz:
- Hekimsen bu barajın üzerinde üye sayısına sahiptir. Baraj altında kalacak bazı sendikalardan Hekimsen’e üye geçişi olabileceği halde bu demokrasi dışı uygulamanın karşısındayız. Her görüşe, her politikaya saygılı siyaset üstü yapımızla üye sayısı düşük sendikaların da temsil etme hakkına sahip olduğunu belirtmek istiyoruz. Daha önce ilk üç sendikaya ayrıcalık sağlayan ödeme hükmünün Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gerçeğinden yola çıkarak bu kötü niyetli uygulamanın da iptal edilmesi için gerekli mücadeleyi vermekteyiz. Sorunun çözümü için yargı süreci beklenilmeden yönetim tarafından bu uygulamanın iptal edilmesi en doğru davranış olacaktır.
Emeklilik Sorunu
Hekimlerin maaş ve hak edişleri tek kalem olmayıp temel maaş yanında bir çok kalem ek ödemeden oluşmaktadır. Maaş dışı ek ödemeler emeklilik tazminat ve maaşlarına yansımadığından hekimler aktif memuriyet sırasında aldıkları gelire göre emeklilikte çok aşırı bir düşüşle karşılaşmakta, bu yüzden emekliliklerini sürekli ertelemek zorunda kalmaktadırlar. Diğer taraftan emekli olduktan sonra başka bir yerde çalışmak isteyen hekimlerin emekli maaşlarından çok ciddi oranlarda kesinti yapılmakta, adeta çalışan emekli hekim cezalandırılmaktadır. Emeklilikte gelirdeki düşme oranı ve çalışma durumunda emekli maaşından kesinti başka hiçbir meslekte mevcut değildir.
Emeklilik Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- Hekimlerin temel maaşları hak ettikleri miktarlara yükseltilerek hizmetlerine yakışır bir emekli maaşı almaları sağlanmalıdır.
- Ek ödemeler maaşa göre makul oranlarda, çalışmaya teşvik edici miktarda verilmeli ve bu ödemelerin emekliliğe yansıması sağlanmalıdır.
- Emeklilikte çalışanlardan maaş kesintisi yapmaktan vazgeçilmelidir.
Değersizleştirme
Hekimler el üstünde tutulması gereken bir meslek grubudur. Zira hekimliğe giden yol oldukça zahmetli ve fedakârlık gerektiren bir yoldur. Yüksek zekâ, çalışkanlık ve azim gerektirir. Hekim olunduktan sonraki meslek hayatı da çalışma şartları ve riskleri bakımından diğer mesleklerle kıyaslanamayacak derecede farklıdır. DHY, gece nöbetleri, stratejik personel sayılma gibi handikapları olan bir meslek diğer mesleklerle kıyas dahi kabul etmezken hemen her kesimin hadsizce kendisini kıyasladığı bir meslek haline getirilmiş, ancak diğer mesleklere sağlanan avantajlar hekimliğe tanınmamıştır. Bir kıyaslama yapılacaksa alınan eğitimin süresi, ders saat sayısı, çalışma saat sayısı ve çalışılan zaman dilimleri, mesleki riskler, DHY gibi objektif kıstaslarla yapılmalıdır.
Muayene öncelik sıralamasında hekimlerin olmaması da Sağlık Bakanlığının dahi kendi hekimine değer vermemesinin acı bir göstergesidir. Sadece giyim yardımı miktarlarına bile bakarak meslek mensuplarımız dışında hekimliğe değer veren kimsenin olmadığı anlaşılabilir. Mevcut giyim yardımı miktarları diğer kurumlarla kıyaslandığında sadece hekimler değil, tüm sağlık çalışanları açısından onur kırıcıdır.
Hekime ihtiyacı olan-olmayan her türlü başvurunun hasta memnuniyeti adı altında tatmin duygusuyla hizmet alması beklenirken hekimlere çıkarılan iş yükünün hizmetin kalitesini düşürdüğü görmezden gelinmektedir.
Diğer bir çok kamu kurumunda değişik adlar altında otel, lokal gibi dinlenme ve konaklama alanları mevcutken sağlık alanında bu eksikliğin olması da hekime verilen değeri ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan değersizleştirme ve hizmet kalitesinin düşmesi, halktan da hak ettiği değeri görmemesine ve bu duygu ile sağlıkta şiddete eğilimin artmasına neden olmaktadır.
SABİM ve CİMER yoluyla yapılan her şikâyet için yerinde olup olmadığı değerlendirilmeden hekimlerden açıklama istenmesi ve şikâyet sahibinin haksız olması durumunda kendisine yeterli açıklama yapılmaması değersizleştirmeye devlet eliyle katkı sunarken hekimlerde de motivasyon kaybına neden olmaktadır.
Sağlık Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu gibi çözüm aradığımız muhataplarımız bu güne kadar diyalog kapılarını kapatmıştır. Web sayfamızdan, basından ve sosyal medya kanallarından defalarca ifade ettiğimiz sorunlar ve önerilerimiz görmezden gelinmiş, etkin bir çözüm üretilmemiştir. Görüşme taleplerimize ve gönderilen mektuplarımıza cevap dahi verilmemiştir.
Değersizleştirme Konusunda Çözüm Önerilerimiz:
- SABİM, CİMER gibi kanallardan yapılan şikayetlerin yerinde olup olmadığı değerlendirilerek şikayet sahibinin haksız olması durumunda gerekli açıklama yapılarak konu hekimi meşgul etmeden yerinde çözümlenmelidir. Bu çözümlemeyi yapacak personel yeterli bilgi donanımıyla nitelikli hale getirilmelidir.
- Muayene öncelik sıralamasında hekime öncelik tanınmalıdır.
- Diğer kamu kurumlarında çalışanlara verilip, sağlık çalışanlarına verilmeyen ya da eksik verilen her türlü hak ve ayrıcalık sağlık çalışanlarına da verilmeli, adalet sağlanmalıdır.
- Hekimlerin yoğun iş temposu ve kendisinden hizmet almayı bekleyen insanlar göz önünde bulundurularak diğer kurumlarda da hekimlerin işlemlerine öncelik tanınmalıdır.
- Hekim evleri ve hekim lokalleri açılmalıdır.
Son Söz
Diyalog kapıları açılmalıdır. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından yeni bir dönem başlamış, sorunların çözümü hususunda yeni umutlar doğmuştur. Bu umutların solmasına izin verilmemeli, sorunların çözümünde sendikal eylem ya da hukuki yollara başvurmaya gerek kalmadan çözümler diyalog yoluyla üretilmelidir.
Bu çözümleri üretebilmek adına Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Sağlık Bakanımızdan bizlere randevu vererek diyalog sürecini başlatmalarını temenni ediyoruz.
Anahtar Kelimeler: Hekimsen Brifingi, Hekimsen Breefingi, Hekimsen Sorunlar Ve Çözümler, Hekimsen Çözüm Önerileri, Hekimsen Yönetim, Hekimlik Hekim Yasası, Hekim Yasası, Hekimlik Yasası, Hekimsen Malpraktis, Hekimsen Mhrs, Hekimsen Mobbing, Hekimsen Diş Hekimleri, Hekimsen Aile Hekimleri, Hekimsen Asistan Hekimler, Hekimsen 1. Basamak, Hekimsen Ek Ödeme, Doktor Ek Ödeme, Hekim Ek Ödeme, Hekim Maaş Zammı, Hekim Nöbet Ücreti
Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları
Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası
2024 © HEKİMSEN | Artık Hekimsen Var
AllJect Design & Development & SteelSoft | Developed with for HEKİMSEN