Online Üyelik
HEKİMSEN | Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası
20 Mart 2023 Tarihli İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında sendikamız TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna katılarak hekimlerin hakkını sonuna kadar savunacaktır.
Bilindiği üzere 20/03/2023 tarihinde İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi sunulmuş olup söz konusu teklif ile uygulamaya dönük olarak yapılacak değişiklikler şu şekildedir.
1. Sağlık Meslekleri Kurulu Görev ve Yetkileri
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesinde değişiklik teklif edilerek ‘Sağlık Meslekleri Kurulu’nun görev yetkileri yeniden düzenlenmiştir. Değişiklik teklifi şu şekildedir;
Madde 36: 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 23- (1) Kurulun görevleri şunlardır:
a) Sağlık meslekleri ile sağlık hizmetlerinde görev alan diğer mesleklerin etik ilkelerini belirlemek. Yeni bir sağlık mesleğinin veya dalının ihdas edilmesi konusunda ve sağlık mesleklerinin standartlan ve eğitim müfredatı ile sağlık hizmetlerinde görev alan diğer meslekler hakkında re’sen veya talep üzerine görüş bildirmek.
b) îlgili mevzuatın, meslek standartlarının ve etik ilkelerin ihlali hâlinde fiil ve hallerin niteliğine ve ağırlık derecesine göre fiil ile ceza arasında adil bir denge gözeterek aşağıda belirtilen cezalan vermek.
1) Meslek icrasından geçici olarak men: Meslek icrasının 15 günden 3 yıla kadar yasaklanmasıdır. Bu cezayı gerektiren fiil ve haller şunlardır:
aa) Usulüne uygun olarak alınmış uzmanlık veya sertifika ve benzeri yetki belgesi olmaksızın meslek veya uzmanlık alanı dışında tıbbî uygulamalarda bulunmak veya kendini böyle tanıtmak,
bb) Meslek icrası esnasında ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak,
cc) Meslek icrası esnasında bir kişinin ağır engelliliğine veya ölümüne neden olmak,
çç) Personele, hastalara ve hasta yakınlarına fiili saldırıda bulunmak,
dd) Meslek icrasına ilişkin mevzuata aykırı işlem ve uygulama yapmak,
ee) Sağlık mesleğinin icrasından doğmakla birlikte meslekten sürekli olarak men cezası verilmesini gerektirmeyen ceza hukuku kapsamında bulunan suçları işlemiş olmak.
2) Meslekten sürekli olarak men cezası:
Bir daha izin verilmemek üzere, sağlık mesleğinin icra edilmesinin yasaklanmasıdır. Sürelerinin toplamı üç yıldan az olmamak kaydıyla aynı veya farklı fiiller nedeniyle beş yıl içinde üç defa geçici olarak meslek icrasından men cezası almış olmak, meslek icrasına engel olan bir suç nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmiş olmak meslekten sürekli olarak men cezası verilmesini gerektirir.
Kurul meslekten men cezası verilmesini gerektiren fiilin mahiyetine ve ağırlık derecesine göre, sağlık meslek mensubunun başka meslek veya görevlerde dahi sağlık hizmetine hiçbir şekilde katılmamasına da karar verebilir.
Meslekten men cezası verilmesini gerektiren fiillerin işlendiği tarihten itibaren beş yıl geçmiş ise soruşturma açılamaz. Müeyyide gerektiren fiil, aynı zamanda bir suç teşkil eder ve bu suç için kanunda daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüş ise bu süreler uygulanır. Kovuşturma sonucunun beklenmesine karar verilmesi halinde, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren iki yıl geçmekle ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.
Aynı olaydan dolayı ilgili hakkında ceza takibatına veya disiplin soruşturmasına başlanılmış olması bu maddeye göre işlem yapılmasını geciktirmez ve engellemez; ilgilinin mahkûm olması veya olmaması ile disiplin cezası verilmiş veya verilmemiş olması hâlleri, ayrıca meslekî müeyyide uygulanmasını etkilemez.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kuruluş kanunlarındaki disiplin hükümleri saklıdır. Ancak fiilin her iki kanuna göre de müeyyide gerektirmesi hâlinde bu Kanun hükümleri uygulanır.
Meslekten geçici olarak men edilmesine karar verilen Devlet memurları, men müddetince aylıksız izinli sayılır veya talepleri hâlinde aynı süreyle mesleği ile ilişkisi bulunmayan durumlarına uygun başka bir kadroya atanır. Sözleşmeli olanların sözleşmeleri men müddetince ücretsiz olarak askıya alınır. Meslekten sürekli men edilmesine karar verilen Devlet memurları istekleri hâlinde, mesleği ile ilişkisi bulunmayan durumlarına uygun başka bir kadroya atanır, aksi halde görevleri sona erer. Meslekten sürekli men edilmesine karar verilen sözleşmeli personelin sözleşmeleri sona erer.
Bu maddeye göre mesleğini geçici olarak sürdüremeyeceklerin durumları kayıtlara işlenir. Meslekten sürekli men edilmesine karar verilenlerin diplomaları, uzmanlık veya meslek belgeleri Bakanlıkça iptal edilir ve sistemden kaydı silinir.
c) Meslek mensuplarının meslekî yeterlilik eğitimine tâbi tutulmasına ve eğitimlerin süresine ve müfredatına karar vermek.
Teklif edilen kanun ile, halen yürürlükte bulunan ve sınırlı bir şekilde meslekten geçici men etme hali düzenlenen kanun hükmü değiştirilmek istenmektedir. Değişiklik teklifi, Sağlık Meslekleri Kurulu’na şuan ki yetkilerden daha geniş yetkiler vermekte ve meslekten geçici men hallerini düzenlemektedir. Düzenlenen men halleri ise suistimale açık, art niyetli kişiler tarafından kişisel öç alma aracı olarak kullanılabilecek, adeta hekimleri korunmasız ve savunmasız bırakan düzenlemelerdir.Bununla beraber 3 defa geçici olarak meslekten men edilme halinde sürekli olarak men edilme yaptırımının uygulanacağı düzenlenmektedir. Ayrıca Kurul’a, hekimin, söz konusu eylemler nedeniyle ceza hukuku açısından beraat kararı aldığı, disiplin hukuku açısından ceza verilmediği durumda dahi, meslekten geçici ya da sürekli men cezası verme yetkisi verilmiştir. Değişiklik, kanun düzenlemesinin tıp ilmine, hizmet gerekliliklerine ve sosyal konjonktüre aykırı olmasından ötürü birçok sorun ve haksızlığa yol açacaktır. Malpraktis sorumluluğunun kaldırılmasını bekleyen Tıp Camiası için söz konusu düzenleme ile meslekten men edilebilme hallerinin bu şekilde düzenlenmesi mesleğin gelişmesini engelleyecektir.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
a. Meslek icrasından geçici olarak men hallerini düzenleyen hükmün “bb) Meslek icrası esnasında ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak,” hükmü ile “cc) Meslek icrası esnasında bir kişinin ağır engelliliğine veya ölümüne neden olmak,” hükmünün yasalaşması halinde hekimlerin malpraktis sorumluluğunun yanında mesleğinden men edilme durumunu ortaya çıkarmaktadır. Bilindiği üzere hekimlik mesleği sonuç garanti edilebilen bir meslek değildir. Hekim üstüne düşeni yapmakla mükelleftir. Hastaların tedavisi bilindiği üzere hastadan alınan hasta öyküsü, tetkikler , tahliller ve diğer tıbbi cihazların kullanımı ile yapılmaktadır. Hastanın tedavi edilmesinde görüldüğü üzere birden çok etken mevcuttur. Sahada özellikle , hastanın hastalık belirtilerini saklaması , hekime bilgi verirken kasten ya da hata ile doğru olmayan beyanlarda bulunması , teknik cihazların yanılma payı ve çeşitli komplikasyonlar ile karşılaşılmaktadır. Söz konusu hükmün uygulamasında hekime bağlı olmayan arz ettiğimiz durumlarla karşılaşılması halinde , hekimin meslekten men edilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durumun her an gerçekleşebileceği kuşkusu ve endişesi ile hekimler tanı koymaktan ve tedavi gerçekleştirmekten çekinir hale gelecektir. Muhakkak ki bu durum da tıp mesleğinin ilerlemesinin önünde ciddi bir engel teşkil edecektir. O nedenle kanun metnindeki “bb) Meslek icrası esnasında ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak,” ve “cc) Meslek icrası esnasında bir kişinin ağır engelliliğine veya ölümüne neden olmak,” hükümlerinin kanun metninden çıkarılması gerekmektedir.
b. “çç) Personele, hastalara ve hasta yakınlarına fiili saldırıda bulunmak,” hükmünün uygulaması ise hekimlerin karşılaştığı sahada beyaz kod denilen hekime şiddet olayları karşısında ciddi sorunlar teşkil edecektir. Bilindiği üzere sahada hekime şiddet vakıaları gerçekleşmekte ve bu hususların delillendirilmesi de bir hayli güç olmaktadır. Bir şiddet olayı ile karşı karşıya kalan hekimin o an için kendisini koruması için şiddet uygulaması, işbu hüküm kapsamında mesleğinden men edilmesini gerektirecektir. Öte yandan kamu görevlisi olan ve özel kanunlar dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olan hekimler , kanun teklifi hükmünün yaşandığı bir olayda , DMK ve Türk Ceza Kanunu kapsamında zaten cezalandırılacaktır.
(Örn; Olayın ağırlığına göre DMK md.125 Uyarma – e) Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak, - Kınama : g) İş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak , h) İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak, D - Kademe ilerlemesinin durdurulması : d) Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak, l) Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek, E - Devlet memurluğundan çıkarma : f) Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak, g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,)
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, ve Türk Ceza Kanunu’nda kanun teklifi ile getirilmek istenen bu hükmün cezası zaten belirlenmiştir. Söz konusu kanun teklifi ile bu yönde bir düzenleme yapılması, bir eylemden birden fazla defa cezalandırılmak anlamına gelmektedir. O nedenlerle söz konusu “çç) Personele, hastalara ve hasta yakınlarına fiili saldırıda bulunmak,” hükmünün kanun teklifi metninden çıkarılması gerekmektedir.
c. “dd) Meslek icrasına ilişkin mevzuata aykırı işlem ve uygulama yapmak,” hükmünün uygulaması ise yine yukarıdaki hükümler gibi hekimin TCK kapsamında cezai sorumluluğunu doğurmaktadır. Fakat bununla beraber aynı kanun teklifinde “ ee)Sağlık mesleğinin icrasından doğmakla birlikte meslekten sürekli olarak men cezası verilmesini gerektirmeyen ceza hukuku kapsamında bulunan suçlan işlemiş olmak” hükmü de mevcuttur. Kanun teklifi metninde bb, cc, çç ve dd, hkümleri zaten TCK kapsamında suç teşkil eden ve TCK kapsamında cezalandırılabilen hükümlerdir. Buna rağmen bb,cc,çç ve dd hükümlerinin düzenlenmesi hekimlerin suç teşkil etmese dahi meslekten men edilmesinin önünü açan düzenlemelerdir. O sebeple mezkur metindeki bb,cc,çç,dd hükümlerinin kanun teklifi metninden çıkartılması gerekmektedir.
d. Yine yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesinin 2. Fıkrası olarak eklenmek istenen “ Meslekten sürekli olarak Men Cezası” başlıklı hükümdeki “Sürelerinin toplamı üç yıldan az olmamak kaydıyla aynı veya farklı fiiller nedeniyle beş yıl içinde üç defa geçici olarak meslek icrasından men cezası almış olmak … “ hükmünün de kanun metninden çıkartılması gerekmektedir. Yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere hekimlik mesleğinin gelişmesinde, hekimlerin tanı ve tedavisinde kendilerinin cezalandırılabileceği endişe ve kuşkusu ile tıp ilmine yaraşır teknikler kullanmasının önün geçecektir. Getirilen hükümle devletin yıllarca emek verip yetiştirdiği hekimlerin meslekten çıkarılması kolaylaştırılmış olacaktır. O nedenle söz konusu “Sürelerinin toplamı üç yıldan az olmamak kaydıyla aynı veya farklı fiiller nedeniyle beş yıl içinde üç defa geçici olarak meslek icrasından men cezası almış olmak … “ ibarenin kanun metninden çıkarılması gerekmektedir.
Yine kanun hükmünün devam eden kısımlarında “dikkatsiz ve özensiz davranışla ölüme veya ağır engelliliğe neden olanların yetersiz görüldükleri alanda yeterlilik eğitimine tâbi tutulmalarına karar veerrverilir.” Hükmü düzenlenmiştir. Hükümde eğitime tabi tutmak için Dikkatsiz ve özensiz davranış unsuru aranmakta iken, meslekten men etmek için bu unsur aranmamaktadır. Kanun bir tarafta dikkatsiz ve özensiz davranışla ölüme veya ağır engellliğe neden olma eylemini, eğitim ile giderilmesini teklif ederken daha az seviyede olan ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak eylemini meslekten men etme cezası ile tecziye etmesini teklif etmektedir. Oysaki eğitim ile giderilebileceği kanunun metninde açıkça belirtilmiştir. Eğitim ile giderilebilecekken meslekten men etmek ise muhakkak ki orantılılık ilkesine aykırıdır. O nedenle belirttiğimiz üzere bu hükümlerin (bb,cc,çç,dd hükümlerinin) nun metninden çıkarılması gerekmektedir.
e. Yine söz konusu kanun metninde “ilgilinin mahkûm olması veya olmaması ile disiplin cezası verilmiş veya verilmemiş olması hâlleri, ayrıca meslekî müeyyide uygulanmasını etkilemez.” Hükmü yer almaktadır. İşbu hükmün uygulanması halinde cezai açıdan beraat etmiş , disiplin cezası verilmesine yer olmadığı kararı verilmiş ve bu suretle aklanmış olan hekimlerin işbu hüküm kapsamında cezalandırılmasının önü açılmaktadır. İdari makamlar tarafından ceza verilmeyen, yargı makamları tarafından cezai sorumluluğu olmadığının tespiti yapılan hekim açısından meslekten men müeyyidesinin uygulanması ise muhakkak ki ciddi mağduriyetler doğuracaktır. O nedenle kanun metnindeki “ilgilinin mahkûm olması veya olmaması ile disiplin cezası verilmiş veya verilmemiş olması hâlleri, ayrıca meslekî müeyyide uygulanmasını etkilemez. “hükmünün madde metninden çıkarılması gerekmektedir.
2. DHY Süre Şartı
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ek 5. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmektedir.
Madde 25: 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Tabipler, Devlet hizmeti yükümlülüklerine başlamadan veya tamamlamadan uzmanlık eğitimi yapmak için asistanlık sınavlarına katılabilirler. Ancak yan dalda veya birden fazla uzmanlık dalında eğitime başlanabilmesi için Devlet hizmeti yükümlülük süresinin en az yansının tamamlanması şarttır.”
Bu maddeyle , yan dal ve birden fazla uzmanlık dalında eğitim görmek üzere sınava girmek için aranan “ Devlet Hizmet Yükümlülüğü’nün tamamlanmasına 9 aydan az kalmış olmak” şartı kaldırılmaktadır. Yeni haliyle kanuna göre yan dal ve birden fazla uzmanlık dalı eğitimi için sınava girişte DHY/ süre şartı bulunmayacaktır.
Ayrıca bu iki eğitimlere başlama şartı olarak da kanundaki devlet hizmet yükümlülüğünün tamamlanmış olması koşulu da değiştirilerek mecburi hizmetin yarısının tamamlanması şartı getirilmektedir.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
Yapılan değişiklik tıp mesleği açısından faydalı niteliktedir. Uzmanlık eğitimine başlama hususunda kolaylaştırıcı niteliğe sahiptir. Fakat ülkemizde bulunan uzman hekim açığı ve uzmanlık eğitimin uzun sürmesi nedenleriyle , değişiklikteki uzmanlık eğitimine başlama için öngörülen DHY’nün yarısının tamamlanmış olma şartının kaldırılmasını talep etmekteyiz.
3. Malpraktis ve Tazminat
Malpraktis dosyalarında idarenin, tazminat ödenmesinden sonra sigorta şirketinden tazminatı tahsil edeceğine ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Düzenleme metni aşağıdaki gibidir.
Madde 26: 3359 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“İdare, tazminatı ödedikten sonra hukuken sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle tazminatın ödenmesine sebep olan ve zorunlu meslekî malî sorumluluk sigortası bulunan kamu kurum ve kuruluştan ile devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık meslek mensuplarının yerine geçer. Bu sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapılan muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbı işlem ve uygulamalar nedeniyle taksirle veya görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek verdikleri zararlardan dolayı idare tarafından ödenen tazminat sağlık meslek mensubunun kusuru oranında ve sigorta teminatı dâhilinde tıbbî kötü uygulamaya İlişkin zorunlu malî sorumluluk sigortası yaptırdığı sigorta şirketinden talep edilir.”
Bununla beraber madde metni değiştirilse bile hüküm diğer fıkralarla beraber okunduğunda , söz konusu tazminat bedelinin poliçe limiti dışında kalan miktar için rücu edilip edilmeyeceği, rücu miktarına ilişkin hususlar yine Mesleki Sorumluluk Kurulu’na bırakılmıştır.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
Yapılan değişiklik teklifi ile malpraktis dosyalarında rücu esasları düzenlenmektedir. Öncelikle sigorta şirketlerine gidilmesi olumlu bir düzenleme olmakla birlikte hekimlerin üzerindeki mali yükü ortadan kaldırmamaktadır. Tıp ilminin ilerlemesi, hekimin mesleğini yaparken kendisini güvence altında hissetmesi gerektiğinden dolayı üzerindeki mali yük ve buna ilişkin endişeyi ortadan kaldırmak gerekmektedir. O nedenle söz konusu değişiklik teklifinin son cümlesinden sonra gelmek üzere “ Her halde idarenin sağlık meslek mensubuna rücu edeceği tazminat miktarı zorunlu mali sorumluluk sigortasından alınır ve bu miktarın dışında sağlık meslek mensubuna hiçbir tazminat tutarı rücu edilemez. “hükmünün getirilmesini talep etmekteyiz.
4. Geçici Görevlendirme Şartları
4924 sayılı kanuna getirilmesi teklif edilen ve kanunun ruhuna ve amacına aykırı olan düzenleme şu şekildedir;
Madde 27: 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına ikinci cümlesinde yer alan “Ancak sözleşmeli personel;” ibaresinden sonra gelmek üzere “Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığının harekât ve benzeri ihtiyaçları kapsamında yurt içi ve yurt dışında iki aya kadar, genel hayatı etkileyen salgın hastalık,” ibaresi eklenmiştir.
Teklif edilen değişiklikle birlikte, Eleman temininde güçlük çekilen yerlerdeki hekimlerin bu yerlerden alınıp geçici görevlendirme ile başkaca yerlere (il içi / il dışı / sınır dışı ) geçici görevlendirilmesinin önü açılmaktadır. Bu değişikliğin getireceği ana sorun şudur; 4924 sayılı kanun , eleman temininde güçlük çekilen yerlere kamu hizmeti götürülmesi amacıyla çıkarılmıştır ve bu kanuna göre ihdas edilen pozisyonlar da eleman temininde güçlük çekilen yerlere göre belirlenmiştir. Bu değişiklikle beraber, zaten eleman temininde güçlük çekilen yerdeki hekimin başkaca bir yere geçici görevlendirilmesinin önü açılmıştır. Bu durum 4924 sayılı kanunun çıkarılma amacına aykırılık teşkil etmektedir. Şu anki durumda 4924’lü hekim sadece deprem, yangın, su baskını, yer kayması, çığ ve benzeri afetler (…)(3) olağanüstü hal, seferberlik ve savaş halinde geçici olarak görevlendirilebilmektedir.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
4924 sayılı kanun, ruhu ve amacı itibariyle, personel istihdamının güç olduğu, tercihe dayalı atamalarda tercih edilmeyen pozisyonlara eleman temin etmek için düzenlenmiştir. Bu kanuna dayalı olarak 2023 yılı için 27.000 4924 sayılı kanuna göre sözleşmeli hekim çalışmaktadır. Günümüzde yaklaşık olarak kamuda 150.000 hekimin çalıştığı göz önüne alındığında geçici görevlendirme yapılması için gerekli insan gücünün de mevcut olduğu anlaşılacaktır. Kamuda çalışan ve 4924 sayılı kanuna tabi olmayan 130.000’den fazla hekimin olduğu göz önüne alındığında, geçici görevlendirme ile hizmet ihtiyacını giderecek sayıda sözleşmeli olmayan hekimin varlığı görülecektir. O nedenle hizmet ihtiyacını giderecek nitelikte hekimin olmasına rağmen eleman temininde güçlük çekilen yerlerdeki sözleşmeli hekimlerin geçici görevlendirilmesi, o yerlerdeki hizmet ihtiyacını artıracak ve kanunun yapılma amacına aykırılık teşkil edecektir. Söz konusu değişiklik 4924 sayılı kanunun yapılış amacına ve yereldeki hizmet ihtiyacının giderilmesi gayesine aykırılık teşkil ettiğinden söz konusu maddenin kanun metninden çıkarılması gerekmektedir.
5. Sözleşmeli Pozisyonlar
4924 sayılı kanunda yapılması teklif edilen diğer değişiklik ise uzman diş hekimliğine ilişkin olup bu değişiklikle , 4924 sayılı kanuna göre çalışacak olan sözleşmeli hekim pozisyonlarına kura ile atanacak personel içerisine “ Uzman diş hekimi” ve “Uzman Eczacı” da eklenmiştir. Değişiklik şu şekildedir;
Madde 28: 4924 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “uzman tabip, tabip, diş tabibi” ibaresi “uzman tabip, tabip, uzman diş tabibi, diş tabibi, uzman eczacı” şeklinde değiştirilmiştir.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
Söz konusu teklif mesleğin gelişmesine katkı sağladığından olumlu bulunmaktadır.
6. Aile Hekimliği Kanunu
Aile Hekimliği Kanunu’na getirilmek istenen değişiklik ise aşağıdaki gibidir;
Madde 33: 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3 üncü maddesinin başlığında yer alan “ve mali haklar” ibaresi hak ve yükümlülükleri” şeklinde değiştirilmiş, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “aile hekimi tarafından belirlenen ve” ibaresi madde metninden çıkarılmış, fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, yedinci fıkrasına birinci cümlesinde yer alan “gelişmişlik düzeyi,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça karşılanmadığı takdirde” ibaresi eklenmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Aile sağlığı çalışanının seçiminde aile hekiminin de görüşü alınır."
“Sözleşmeli aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları hakkında uygulanacak disiplin cezalarında bu Kanun ile ilgili düzenlemeler dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ilgili maddelerine göre işlem yapılır. Aylıktan kesme cezası, kişinin brüt ücretinin 1/30-1/8 arasında kesinti yapılması şeklinde, bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi kapsamında çalışanlar için kademe ilerlemesinin durdurulması cezası brüt ücretinin 1/6-1/4 arasında kesinti yapılması şeklinde uygulanır. Devlet memurluğundan çıkarma cezası sözleşmenin feshini gerektirir.
Sağlığın geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, takibi ve kontrolü ile koruyucu sağlık hizmetlerinin standartlara uygun olarak yerine getirilmemesi gibi Bakanlıkça belirlenen performans hedeflerine ulaşılamaması halinde sözleşmenin Bakanlıkça yenilenmemesine karar verilebilir.
Sözleşmeli olarak çalışan aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının eski kadro veya pozisyonlarına atanabilmeleri için sözleşmelerinin Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiilleri nedeniyle sona ermemiş olması gerekir.
Disiplin kurullarının teşkili, disiplin amirlerinin tayin ve tespiti ile disiplin hükümlerinin uygulanmasına ilişkin diğer esaslar Yönetmelikte düzenlenir.”
Değişiklik maddesinin ilk fıkrası , Aile Hekimliği Kanununda Bakanlıkça karşılanmadığı takdirde “Aile Sağlığı Giderleri” nin ödeme tutarının içerisinde olacağı düzenlenmektedir.
Aile Sağlığı Çalışanı belirleme yetkisi Aile Hekimliklerinden alınarak Bakanlığa verilmektedir. Bu değişiklik ile sadece Aile Hekiminden görüş alınmaktadır. Görüşün herhangi bir bağlayıcılığı da bulunmamaktadır.
Aile Hekimlerinin disiplin işlemleri, bu değişiklik ile artık Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ‘ne göre değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre yapılacaktır. Bu değişikliğe göre artık AHSÖ Yönetmeliği’ne göre uygulanan Ceza İhtar Puanı Uygulaması sona erecek ve Aile Hekimleri doğrudan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre disiplin işlemlerine maruz kalacaktır.
Değişiklik ile Aile Hekimliği Sözleşmesi, artık performans hedeflerine ulaşılamaması halinde Bakanlıkça yenilenmemesine karar verilebilecektir. Buradaki ana sorunlardan birisi şudur ki; madde metninde hangi kriterlere göre değerlendirmenin yapılacağı düzenlenmemekte olup örneklem olarak sayılarak sözleşmenin yenilenmemesinde performans kriterleri Bakanlığa bırakılmaktadır. Belirlenecek performans kriterlerin neler olacağı da muammadır. Bu değişiklik ile bakanlığa, bakanlığın belirlediği performans kriterlerine ulaşamayan aile hekiminin sözleşmesinin yenilememe yolu açılmıştır.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
a. Aile hekimliği Kanunu’nun 3. Maddesinin 2. Fıkraının 1. Cümlesinde Aile sağlığı çalışanın Aile Hekimince belirleneceği düzenlenmiştir. Söz konusu kanun teklifi ile bu durum değiştirilerek Aile Hekimliği Kanunu md.3/2-1. Cümledeki “Aile Hekimi tarafından belirlenen” ibaresi kaldırılmaktadır. Oysaki Aile Hekimleri kanuni ifadeyle , kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren kişilerdir. Aile Hekimleri hali hazırda bağışıklama, gebe izlem, Çocuk izlem , kanser taramaları gibi aile sağlığı çalışanı ile koordineli olarak çalışmayı gerektiren ve daha çok aile sağlığı çalışanının bireysel özelliklerini ve iş ahlakını ön plana çıkaran bir hizmettir. Aile hekimliğindeki performans ve iş yükünün yerine getirilmesinde aile sağlığı çalışanının yerel ve kişisel özellikleri önem arz etmektedir. O nedenle hali hazırdaki kanun hükmüne göre aile hekimi kendi çalışma şekline en uygun , kendisi ile en uyumlu şekilde çalışabilecek bir personeli seçebilmektedir. Değişiklik teklifinin yasalaşması halinde, aile hekimlerinin kendi çalışma şekline en uygun olan, en verimli şekilde çalışabileceği aile sağlığı çalışanını seçme olanağı kaldırılmaktadır. Aile sağlığı çalışanının bakanlıkça belirlenmesi halinde aile hekiminin şahsi çalışma şekline en uygun, en verimli aile sağlığı çalışanının belirlenmesi güçleşecektir. Bakanlıkça aile sağlığı çalışanı seçilmesi ve aile hekiminin bu asç ile çalışmak zorunda kalması muhakkak ki aile sağlığı hizmetlerini sekteye uğratayacak, aile hekimi ile aile sağlığı çalışanı arasındaki koordinasyonun ve işbirliğinin kaybolmasına neden olacaktır. O nedenle kanun metnindeki “, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "aile hekimi tarafından belirlenen ve" ibaresi madde metninden çıkarılmış” ifadesi ile kanuna eklenmesi teklif edilen “Aile sağlığı çalışanının seçiminde aile hekiminin de görüşü alınır." İfadelerinin kanun metninden çıkarılması gerekmektedir.
b. Yine kanun teklifinin 33. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “… ibaresinden sonra gelmek üzere "Bakanlıkça karşılanmadığı takdirde" ibaresi eklenmiş” hükmü ile aile hekimliği cari gideri olarak anılan Aile Sağlığı Merkezi Giderleri’nde değişiklik teklif edilmektedir. Yapılan değişiklik teklifi ile cari gider ödemelerinin aile hekimlerine ödenmesi usulü kaldırılarak, aile sağlığı merkezinde meydana gelen giderlerin bakanlık eli ile il sağlık müdürlüklerince yapılması usulü gelecektir. Bu durum aile hekimliğinin giderleri ve haliyle de aile sağlığı merkezlerinin çalışmalarını ve tıbbi malzeme teminini zorlaştıracaktır. Şuan ki hükümler açısından, cari gider ödemleri hekimlere yapılmakta ve anlık gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda aile hekimleri tarafından bu ihtiyaçlar giderilmektedir. Fakat değişiklik teklifinin bu haliyle yasalaşması halinde, en basit ihtiyaçlar halinde Ateş ölçer, baskül , tıbbi malzemeler gibi en temel ve basit ihtiyaçlar için dahi Aile Hekimleri İl Sağlık Müdürlüğü ile yazışma yapmak zorunda kalacak ve bu durum da bir hayli emek ve mesai kaybına kaybına neden olmasıyla birlikte ihtiyacın giderilme süresini de artıracaktır. O nedenle kanun teklifinin 33. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “… ibaresinden sonra gelmek üzere "Bakanlıkça karşılanmadığı takdirde" ibaresi eklenmiş…” hükmünün kanun metninden çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu cari gider ödemelerinin, piyasa koşulları göz önüne alındığında hizmet gereklilikleri ve aile hekimliklerinin ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olmadığı görülmektedir. Her yıl memur maaşına yapılan zam oranında cari gider ödemesi revize edilse de piyasadaki dalgalanmalar nedeniyle bu oranın “ Maliye Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında belirlenmesi” gerekmektedir. O nedenle kanun metnine ek fıkra olarak “ Aile Hekimlerine yapılacak Aile Sağlığı Merkezi Gideri, Maliye Bakanlığı tarafından her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında belirlenerek ödenir” hükmünün eklenmesini talep etmekteyiz.
c. Kanun teklifinin 33. Maddesinin 3. Fıkrasında Aile Hekimlerinin disiplin esasları belirlenmiştir. Aile hekimliği sözleşmeye dayalı olarak çalışılan bir pozisyondur. Çalışma usulü 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve buna bağlı çıkarılmış yönetmeliklerle düzenlenmiş ve bu haliyle 657 sayılı kanundan ayrılan bir düzenlemeye tabidir. Aile hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde Aile Hekimlerine bu pozisyon itibariyle ayrıca yükümlülükler yüklenmiştir. Bu yükümlülükler Aile Hekimliği hizmetinin gereklilikleridir. Aile Hekimlerinin disiplin esaslarının 657 sayılı Devlet memurları kanununa tabi olması halinde, yükümlülüklerin yönetmelikle, yükümlülüğün ise kanunla düzenlenmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Bu durumda hukukun temel ilkelerinden olan “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesine Aykırılık” teşkil edecektir. Yani 657 sayıl kanuna göre disiplin cezası verilmesi halinde kanunda düzenlenmeyip yönetmelikle düzenlenen yükümlülük için kanunda düzenlenen cezalar verilebilecektir. 657 sayılı kanunun 125. Maddesinde disiplin cezasını gerektiren haller sınırlı sayıda sayılmıştır. Bu haller Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ndeki yükümlülükleri kapsamamaktadır. O nedenle teklifin yasalaşması halinde suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık ortaya çıkacaktır. Bu nedenle kanun teklifinin 33. Maddesinin 3. Fıkrasının kanun metninden çıkarılması gerekmektedir. Eğer Aile Hekimlerinin Disiplin esaslarında değişiklik yapılması gerekmekte ise bu durumda da Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği madde 7, 8 , 9 , 10 ve 11. Maddelerinin kanun metnine eklenmesi ve Aile Hekimlerinin disiplin esaslarının bu maddelere göre , memuriyetlerinde özlük haklarına zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
d. Yine kanun teklifinin 33. Maddesinin 4. Fıkrasında” Sağlığın geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, takibi ve kontrolü ile koruyucu sağlık hizmetlerinin standartlara uygun olarak yerine getirilmemesi gibi Bakanlıkça belirlenen performans hedeflerine ulaşılamaması halinde sözleşmenin Bakanlıkça yenilenmemesine karar verilebilir.” Hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu fıkrada Bakanlığın hangi kriterlere göre performans hedefi belirleyeceği örnek verilerek gösterilmiştir. Bu kriterlerin belirlenmesi Bakanlığa bırakılmıştır. Bakanlığımız çıkaracağı yönetmelik ile bu kriterleri belirleyecektir. Fakat söz konusu kriterlerin kanun metninde yazılan diğer kriterlerin dışında belirlenmesi durumunda, memurların özlük hakkına ilişkin düzenleme yine kanun dışında bir düzenleme ile yerine getirileceğinden Anayasa md.128/2 hükmüne aykırılık teşkil edilecektir. Bu nedenle mezkur hükmün kanun teklifi metninden çıkarılması gerekmektedir.
7. Aile Diş Hekimliği
Aile Hekimliği gibi Aile Diş Hekimliği gelmektedir. Değişiklik teklif edilen Aile Hekimliği Kanunu madde 7 ile artık Aile Diş Hekimliği müessesesi kurulmaktadır. Teklif edilen madde metni şu şekildedir;
Madde 34: 5258 sayılı Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ağız ve diş sağlığı ile yaşlı sağlığı hizmetleri
Madde 7: Birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkililiğini ve kalitesini artırmak, aile hekimliği hizmetlerinin bütüncül olarak yürütülmesini sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığınca belirlenen nüfus, yaş grubu ve bölge gibi kriterlere göre ağız diş sağlığı ve yaşlı sağlığı hizmetleri planlaması yapılır.
Birinci basamak ağız diş sağlığı ve yaşlı sağlığı hizmetlerini yürütmek üzere hekim ve diş hekimleri ile Bakanlıkça belirlenen diğer sağlık meslek mensuplarıyla bu Kanunda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde sözleşme akdedilir. Sözleşme yapılan personel hakkında statü, hak, yükümlülükler ve diğer hususlarda bu Kanunun 3 üncü maddesi uygulanır.”
Madde metni ile her ne kadar ayrıca bir birim olarak Aile Diş Hekimliği kurulsa da mali hak ve yükümlülükler açısından aynı kanun hükmüne tabi kılınmıştır. Aile Hekimliği’nin cari gider ödemelerinin usulü ve esasları, diş hekimleri içinde geçerli olacaktır. Diş Hekimliğinin girişimsel işlemlerden oluştuğu ve gider kalemine giren ürün ve malzemelerin normalden daha külfetli olması nazara alındığında, cari gider ödemeleri ve ilk açılış giderleri hakkında ayrıca bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Düşüncemiz ve Teklifimiz:
Birinci Basamak Aile Diş hekimliği uygulamasının getirilmesi açısından düzenlemeyi olumlu bulmaktayız. Fakat Diş Hekimliği’nin aile hekimliğinden ayrıldığı noktalar mevcuttur. Diş Hekimliği daha çok girişimsel işlemlere dayalı bir meslek grubu olduğundan tıbbi cihaz ve malzemeleri de aile hekimliğine nazaran daha pahalı olmaktadır. Kanun teklifi maddesinde cari gider ödemelerinin aile hekimliği kanununa md.3 ‘e tabi olduğu belirtilmiştir. Bu aşamada aile diş hekimliklerinin fiziki şartlar ve ilk kuruluş sermayesi olan gideri noktasında bu durumun düzenlenmesi aşamasında arz ettiğimiz hususlarında değerlendirilmesini talep etmekteyiz.
8. Fiyat İbaresi
İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu’nda yapılacak değişiklik şu şekildedir:
Madde 16: 1262 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ve fiyatı” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Yapılacak olan değişiklikle satışa hazır ilaç ve ürünlerin üzerinde fiyat ibaresinin olması zorunluluğu kaldırılmaktadır. Gerekçesi ise aşağıdaki gibidir;
Madde 16: Beşeri tıbbi ürünler, Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırmasına Dair 2017/9901 sayılı Bakanlar Kurulu Karan ile Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılması Hakkında Tebliğ hükümlerine göre fiyatlandırılmakta, bu düzenlemeler çerçevesinde ilaçların fiyatı; dönemde düşüş, artış, şubat ayında kur, firma talebi ile düşüş veya Fiyat Değerlendirme Komisyonu dönemi başvurulan gibi nedenlerle raf ömrü boyunca kısa sürelerde değişkenlik gösterebilmektedir. Fiyat bilgisinin sekonder ambalajında sabit fiyat bilgisi olarak yer alması uygun olmadığından “fiyat” ibaresi metinden çıkarılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hekim Meslekten Men, Malpraktis Tazminat, Devlet Hizmet Yükümlülüğü, 4924 Dhy Süre Şartı, 4924 Geçici Görevlendirme, Aile Hekimi Görüşü Alınmayacak, Aile Hekimliği Cari Gider, Sağlık Meslekleri Kurulu, Hekimsen Görevden Men, Geçici Süreli Sağlığın Bozulması Görevden Men
Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları
Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası
2024 © HEKİMSEN | Artık Hekimsen Var
AllJect Design & Development & SteelSoft | Developed with for HEKİMSEN