Aile Hekimleri Lehine Yargıtay'ın Kanun Yararına Bozma Kararı

Kanun yararına bozma kararı,

Kanun yararına bozma kararı, aslında kesinleşmiş yani artık karara karşı itiraz ya da başka bir başvuru yolu kalmamış mahkeme kararlarında hukuka aykırılığı ortadan kaldırarak mahkemelere doğru yolu göstermek için verilir.

Kanun yararına temyizin amacı;

Yargıtay incelemesinden geçmemiş olan kararların hukuka aykırılığının tespiti halinde, kararın hatalı olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak, mahkemelerin uyarılmasına yöneliktir.

Şöyle ki;

Mahkeme huzurundaki dosya kesinleşerek kapanmıştır, ancak bu dosyada hukuka aykırı yanlış karar verilmiş, hatalı hüküm kurulmuştur. Yargıtay'ın önüne gelen kanun yararına temyiz başvurusunda bu kararı, "bu uyuşmazlık bitmiş ama verilen karar hukuka uygun değildir, ben bu kararı kanun yararına bozuyorum, hukuka uygun olarak verilmesi gereken kararı size gösteriyorum. Bundan sonra açılacak davalarda veya devam eden davalarda uyuşmazlıkları bu şekilde çözülecek gerekecektir." anlamına gelmektedir.

Netice itibariyle verilen karar artık Yargıtay’ın bir görüşü ve fiilen bütün mahkemeler bu kararı örnek alarak yargılama yapacaktır. Kanun yararına bozma kararlarının Resmi Gazete’de yayınlanmasının amacı, bu kararı vatandaşlar dahil tüm ilgililere ve mahkemelere duyurmaktır.

Neticede artık bu karar şu an görülmekte olan, istinafta olan ya da Yargıtay’da olan kesinleşmemiş/devam eden tüm dosyalara fiilen uygulanacaktır.

Aile Sağlığı Merkezlerindeki çalışmadan kaynaklı işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklar hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Kanun yararına bozma kararı sonrasında davalarda Sağlık bakanlığı  "Ben sorumlu değilim, işveren değilim” dese dahi hiçbir geçerliliği olmayacaktır.

ÇÜNKÜ KANUN YARARINA BOZMA KARARLARI EMSAL NİTELİĞİNDEDİR VE MAHKEMELERİN UYARILMASI VE ÜLKE ÇAPINDA AYNI ŞEKİLDE KARAR VERİLMESİNİN SAĞLANMASI İÇİN VERİLEN ve  RESMİ GAZETE’DE YAYINLANARAK TÜM İLGİLİLERİNE DUYURULAN KARARLARDIR.

Ayrıca işçi statüsünde çalışan personelin görevinin ne olduğu da bu aşamada önemli değildir. Tıbbi sekreter de olsa hemşire ya da temizlikçi de olsa , bu kişi İş Kanunu’na göre istihdam edilmiş ise hepsi işçidir ve hukuken birbirlerinden bir farkları bulunmamaktadır.  Dolayısı ile kanun yararına bozma kararı hepsi için geçerli olup, açılan davalarda davanın muhatabı Sağlık Bakanlığı olacaktır.

Aile hekimleri bu durumda tazminat ödemesi yapmayacaktır. Çünkü işçi statüsünde çalışan kişi, davayı aile hekimine değil, Sağlık Bakanlığına açacaktır.

Kaldı ki kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanabilmek için iş kanununda belirlenen şartların oluşması gerekir. Yani 1 yıl çalışması olan her işçi doğrudan kıdem tazminatına hak kazanmaz. Basitçe izah etmek gerekirse, işçi haklı olarak işten ayrılırsa veya haksız olarak işten çıkarılırsa kıdem tazminatına hak kazanır. İhbar tazminatı için de işten fesih öneli süresi tanınmadan çıkarılmış olması gerekmektedir. O yüzden personelin henüz çalışırken, iş sözleşmesi devam ederken kıdem tazminatına hak kazandığı  ve tazminatın ödenmesi gerektiği düşüncesi yanlıştır.

Bu durumda hekim her sene kıdem tazminatı öderse yersiz bir ödeme yapmış olacaktır. Neticede kıdem ve ihbar tazminatı, işçinin işten ayrılış şekline bağlı olduğundan ancak iş ilişkisinin sona ermesi halinde gündeme gelecektir. O yüzden aile hekiminin hiçbir koşulda tazminat ödememesi, işten çıkan personelin de bu yöndeki talebini Sağlık Bakanlığı’na yönlendirmesi gerekir.

Kanun yararına bozma kararından sonra aile sağlığı merkezlerinde GÖREVİ FARKETMEKSİZİN TÜM İŞÇİ NİTELİĞİNDEKİ PERSONELLER SADECE BAKANLIĞA KARŞI DAVA AÇABİLECEKTİR. AİLE HEKİMİNE AÇILAN ve DEVAM EDEN DAVA VARSA DA, BU KARAR DOĞRULTUSUNDA  DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ GEREKİR. ÇÜNKÜ KARAR (hukuk terimi olarak) EMSAL KARARDIR.

Kesinleşmiş yani artık karara karşı itiraz ya da başka bir başvuru yolu kalmamış mahkeme kararlarında hukuka aykırılığı ortadan kaldırarak mahkemelere doğru yolu göstermek için verilir. Kanun yararına temyizin amacı; Yargıtay incelemesinden geçmemiş olan kararların hukuka aykırılığının tespiti halinde, kararın hatalı olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak, mahkemelerin uyarılmasına yöneliktir.

Şöyle ki;

Mahkeme huzurundaki dosya kesinleşerek kapanmıştır, ancak bu dosyada hukuka aykırı yanlış karar verilmiş, hatalı hüküm kurulmuştur. Yargıtay'ın önüne gelen kanun yararına temyiz başvurusunda bu kararı, "bu uyuşmazlık bitmiş ama verilen karar hukuka uygun değildir, ben bu kararı kanun yararına bozuyorum, hukuka uygun olarak verilmesi gereken kararı size gösteriyorum. Bundan sonra açılacak davalarda veya devam eden davalarda uyuşmazlıkları bu şekilde çözülecek gerekecektir." anlamına gelmektedir.

Netice itibariyle verilen karar artık Yargıtay’ın bir görüşü ve fiilen bütün mahkemeler bu kararı örnek alarak yargılama yapacaktır. Kanun yararına bozma kararlarının Resmi Gazete’de yayınlanmasının amacı, bu kararı vatandaşlar dahil tüm ilgililere ve mahkemelere duyurmaktır.

Neticede artık bu karar şu an görülmekte olan, istinafta olan ya da Yargıtay’da olan kesinleşmemiş/devam eden tüm dosyalara fiilen uygulanacaktır.

Aile Sağlığı Merkezlerindeki çalışmadan kaynaklı işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklar hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Kanun yararına bozma kararı sonrasında davalarda Sağlık bakanlığı  "Ben sorumlu değilim, işveren değilim” dese dahi hiçbir geçerliliği olmayacaktır.

ÇÜNKÜ KANUN YARARINA BOZMA KARARLARI EMSAL NİTELİĞİNDEDİR VE MAHKEMELERİN UYARILMASI VE ÜLKE ÇAPINDA AYNI ŞEKİLDE KARAR VERİLMESİNİN SAĞLANMASI İÇİN VERİLEN ve  RESMİ GAZETE’DE YAYINLANARAK TÜM İLGİLİLERİNE DUYURULAN KARARLARDIR.

Ayrıca işçi statüsünde çalışan personelin görevinin ne olduğu da bu aşamada önemli değildir. Tıbbi sekreter de olsa hemşire ya da temizlikçi de olsa , bu kişi İş Kanunu’na göre istihdam edilmiş ise hepsi işçidir ve hukuken birbirlerinden bir farkları bulunmamaktadır.  Dolayısı ile kanun yararına bozma kararı hepsi için geçerli olup, açılan davalarda davanın muhatabı Sağlık Bakanlığı olacaktır.

Aile hekimleri bu durumda tazminat ödemesi yapmayacaktır. Çünkü işçi statüsünde çalışan kişi, davayı aile hekimine değil, Sağlık Bakanlığına açacaktır.

Kaldı ki kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanabilmek için iş kanununda belirlenen şartların oluşması gerekir. Yani 1 yıl çalışması olan her işçi doğrudan kıdem tazminatına hak kazanmaz. Basitçe izah etmek gerekirse, işçi haklı olarak işten ayrılırsa veya haksız olarak işten çıkarılırsa kıdem tazminatına hak kazanır. İhbar tazminatı için de işten fesih öneli süresi tanınmadan çıkarılmış olması gerekmektedir. O yüzden personelin henüz çalışırken, iş sözleşmesi devam ederken kıdem tazminatına hak kazandığı  ve tazminatın ödenmesi gerektiği düşüncesi yanlıştır.

Bu durumda hekim her sene kıdem tazminatı öderse yersiz bir ödeme yapmış olacaktır. Neticede kıdem ve ihbar tazminatı, işçinin işten ayrılış şekline bağlı olduğundan ancak iş ilişkisinin sona ermesi halinde gündeme gelecektir. O yüzden aile hekiminin hiçbir koşulda tazminat ödememesi, işten çıkan personelin de bu yöndeki talebini Sağlık Bakanlığı’na yönlendirmesi gerekir. Kanun yararına bozma kararından sonra aile sağlığı merkezlerinde GÖREVİ FARKETMEKSİZİN TÜM İŞÇİ NİTELİĞİNDEKİ PERSONELLER SADECE BAKANLIĞA KARŞI DAVA AÇABİLECEKTİR. AİLE HEKİMİNE AÇILAN ve DEVAM EDEN DAVA VARSA DA, BU KARAR DOĞRULTUSUNDA  DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ GEREKİR. ÇÜNKÜ KARAR (hukuk terimi olarak) EMSAL KARARDIR.